Ne yazık ve ne mutlu her şeyi biliyorum (tabi her şey göreceli).
İlk aşk zamanları insanın kanının başka aktığını, ellerinin durduğu yerde durmadığını, mutluluk seviyesinin üç yaşındaki çocukla eşdeğer olduğunu, sadece sevgili güzel bulsun diye aynaların karşısına geçildiğini, her şeyin flu ve önemsiz olduğunu ama sevgilinin her şey olduğunu, kıyametin sadece bir gün olduğunu ama sevgilinin yüzündeki tebessümsüzlüğün kıyamet olduğunu, yaşarken dolu dizgin “Ne zaman bitecek?” hüznünün akılda hep dolandığını biliyorum.
Ağlamanın cesaret olduğunu, ağlatmanın ise acımasızlık olduğunu, ve çoğu zaman değmeyen şeylere ağladığımızı biliyorum, kahin değilim ama yarınımı flu bile olsa görüyorum. Peki, hayat denen şey insan kısmına bu kadar tecrübe sağlıyorsa yaşımız ilerledikçe yaptığımız hataların daha az zarar verir olması gerekmez mi? Bunun sebebi de sanırım “Yaşlandım, hayata bir kez geliyorum,” mantığı. Bilmediğim şeyleri tahmin ediyorum. Peki, tahminlerin başa gelmesi şom ağızlılık mıdır, ermişlik mi? Bak bunu bilmiyorum.
Aşk denen şeyin mantığı olmadığını biliyorum ve bunu bilmeyi çok seviyorum. Etrafta yaşadığı
aşkları toplum kıstasına uydurmak için çabalayan bu kadar insan ve onları anlayan bu kadar az
insan varken azınlık olmayı seviyorum.
Bakış açısı ya da duygu insanı diyebiliriz bana ama aşk adına yapılan (cana kast etmediği suretle) her şeyi mübah görüyorum.
Ayrılıkları olağan karşılıyorum, hayatımı şeffaf yaşıyorum, sanırım doğallıktan geliyor bu mıknatıslık benimle aynı paraleli paylaşan yada paylaşmayan kişilerle karşılaşıyorum, enteresan çarpışmalara rastlıyorum. Şanslı sayıyorum kendimi çünkü güzel insanları tanıyorum tabii ki arada habis türler çıkmıyor değil ama onlar kendini eliyor, ben bişey yapmıyorum.
Bilmekten hoşlandığım şeyler ve hoşlanmadıklarım var ne yapalım kendime engel olamıyorum. Buna kendini bilmek diyerek de başlayabiliriz, kişi kendi gibi bilir karşısındakini felsefesi de sebep olmuş olabilir her ne kadar annelerin (herkesi kendin gibi bilme öğüdüne rağmen) Biri kendini kötü hissediyorsa, sebebi sadece yolunu kaybetmiş olmaksa duygularda kılavuz olmak ne zarar verebilir ki insana, zarar veren aslında bu güvensizlik duygusu değil mi?
Bildiklerim yazdıklarımdan ibaret, yaşadıklarım ve yaşım arttıkça bildiklerimin artmasını umuyorum, çok bilmiş sıfatını hak ettim mi bilmem ama kendi kendime söylemekteyim ara sıra
Yazdıklarımdan bir şeyler öğretme çabam yok benim sadece yazıyorum bildiğime ispat olsun diye..
Sevgilerle..
- Tuana Eray Baran | 17 Haziran 2009