Sosyete dünyasında yaşanan çarpık ilişkilere de göndermeler yapan ‘Kaçamak’ta, rol alan bütün oyuncular resmen döktürüyor. Oyunda, bir Fransız ressamın yasak aşkını ve bu aşkı yaşamaya çalışırken başından geçen traji-komik olaylar konu ediliyor.

Tiyatro İstanbul Yazan: GERARD LAUZİER

Türkçesi: GENCAY GÜRÜN

Yöneten: METİN SEREZLİ

Oynayanlar: METİN SEREZLİ – KEREM ATABEYOĞLU ARGUN KINAL – LEVENT ULUKUT – EBRU VARDAL SOMER KARVAN – GÖZDE KANSU – SERKAN BUDAK- MELİS ERONAT – TUĞÇE DORAS

Konusu: Jerar, sosyetenin ünlü isimlerinden Florans ile buluşmanın planını yapmış ve bunu için evinde bütün hazırlıkları tamamlamıştır. Bu arada, Jerar ın karşı komşusu Boris işe gitmek üzere evinden çıkar, asansöre biner, ancak çantasını evde unuttuğu için sevgilisi Eva ona çantasını vermek için evden çıkar. Bu sırada evin kapısı kapanır. Eva yarı çıplak bir halde Jerar’ın evine sığınmak zorunda kalır. Eva, Jerar’ın evindeyken, heyecanla beklediği Florans eve gelir. Jerar bu durumu kurtarmaya çalışırken Eva’nın kıskanç sevgilisi Boris girer. Jerar bütün bu olanlarla baş etmeye çalışırken Florans’ın kocası Andre de gelince işler iyice karışır. Kaçamak yapmaya çalışan Jerar, hiç planlamadığı olaylarla baş etmeye çalışırken ortaya akıl almaz komiklikler çıkar.

Sosyete dünyasında yaşanan çarpık ilişkilere de göndermeler yapan ‘Kaçamak’ta, rol alan bütün oyuncular resmen döktürüyor. Oyunda, bir Fransız ressamın yasak aşkını ve bu aşkı yaşamaya çalışırken başından geçen traji-komik olaylar konu ediliyor. Haydi, siz de bir kaçamak yapın, bu oyuna gidip doya doya gülün..

Türk Tiyatrosu’nun gelişmesi için büyük emek harcayan Gencay Gürün, 1995 yılında kuruculuğunu ve genel sanat yönetmenliğini üstlendiği ‘Tiyatro İstanbul’u kurdu ve çatısı altında Türkiye’nin en usta ve en ünlü oyuncularını bir araya getirdi. Mecidiyeköy Profilo Alışveriş Merkezi’ndeki Tiyatro İstanbul’da oynanan ‘Kaçamak’ adlı oyun seyredenlere keyifli anlar yaşatırken [kızım sana söylüyorum gelinim sen anla gibisinden] ince mesajlar içeriyor.

Metin SEREZLİ [Jerar]

Öncelikle Kaçamak’tan biraz bahsetmenizi istiyorum.

Bulvar komedilerinin, vodvillerin konusundan bahsetmek çok zordur. Oyun baştan aşağı yanlış anlamalar, karmaşık sahneler, çeşitli sürprizlerle dolu olduğu için konunun ne olduğunu anlatacak bir oyuncu bile bulamazsınız çünkü bütün piyesi anlatması lazım. Konuyu özetlemesi mümkün değildir hiç bir kimsenin. Bu oyunda Paris sosyetesinin çok hoş, çok güzel kadınlarından birine âşık olan bir Fransız ressamının bu birlikteliğin meydana gelmesi için verdiği uğraşıların arasında başına olmadık işlerin gelmesini anlatan son derece komik bir olay anlatılıyor. Zaten bütün vodviller, bulvar komedileri, farslar sadece seyirciyi hafif olaylarla eğlendirmek; onların ertesi gün işlerine daha rahat, daha zinde gitmesi için yazılır ve oynanır. Kaçamak da onların en başarılı örneklerinden bir tanesi. Çok başarılı ve önemli Fransız yazar Gerard Lauzier’in bir oyunu ve gerçekten de bizim seyircimiz tarafından fevkalade büyük kahkahalarla karşılandı.

Oyuncu seçimlerinizi neye göre yaptınız?

Daima oynamak için seçtiğimiz eserin yazar tarafından ortaya çıkarılmış, yaratılmış karakterlerine uygun oyuncuları bulmak gerekir. 60 yaşında bir adam ve 20 yaşında bir gençle olan bir macerası varsa bu oyunun içinde oraya 60 yaşında bir yetenekli bir oyuncu ve 20 yaşında yetenekli oyuncu koymak zorundasınız ve o oyunu en iyi şekilde seyirciye aktaracak oyuncuları seçmek zorundasınız. Bu oyunun oyuncu seçimi bence tam anlamıyla yerli yerinde olmuştur. Bunun da böyle olması oyuncuların hepsinin seyirci tarafından sevilmesi ve başarı kazanması ile ortaya çıkıyor zaten.

Kendi rolünüzden biraz bahseder misiniz?

İşte kendi rolümden bahsettiğim kadarıyla, o meşhur Fransız sosyetesinin o çok ünlü, o çok hoş kadınına âşık olan ressamın elinde olmayan nedenlerle başına gelen çeşitli olayları anlatılıyor ve bu rolü de ben canlandırıyorum.

Bu oyunun çalışmaları, provaları ne kadar sürdü?

Bizde bütün oyunlar genellikle dört hafta ile beş hafta arasında sürer. Altı hafta prova yaptığımız zaman çok nadirdir. Bu tip oyunları, tabii her zaman yetenekli, deneyimli ve kaliteli oyuncularla yaptığımız için dört hafta bilemediniz beş hafta bizim için yeterli oluyor. Bu tip oyunları oynamak için oyuncuların bu tip oyunlarla haşır neşir olmuş olması, bu tip oyunlar için eğitim görmüş olmaları gerekiyor. Komedi oynamak diğer başka oyunları oynamaktan çok daha zordur. Onun için birbirlerini yakından tanıyan ve böyle oyunlarda tecrübe kazanmış oyuncuların bir arada olması doğrudur. İşte bu, biraz evvelki sorunuza da yanıt oldu. Klasik oyunlar için yetiştirilmiş bir oyuncuyu böyle hafif komedi oyunlarında oynatmak çok zordur.

Bu oyun dışında başka çalışmalarınız var mı?

Bir oyun o kadar çok zamanımızı alıyor ki bunun dışında başka bir tiyatro oyunu ile ilgilenmek pek mümkün olmuyor ama onun dışında çeşitli başka çalışmalarımız oluyor tabii arkadaşlarımızın. Çeşitli televizyon dizilerinde oynuyorlar, hepsi devamlı olarak seslendirme yapıyorlar, film çekiyorlar vs. Ben bu oyunu oynarken başka herhangi bir iş yapmamayı tercih ettim ama büyük söylemeyelim, hiç bir şey belli olmaz.

Size bir proje geldiği zaman neye göre değerlendiriyorsunuz? Kriterleriniz nelerdir?

Önce ben bu oyunu ve rolü sevdim mi? Sevmedim. Bitti. O dosya hemen yerinden kalkar gider, rafa konur. Oyunu, piyesi, yazarı sevdim. Ondan sonra bu oyunda oynayacak olan diğer arkadaşlar benim için bu rollere uygun mu? O da tamam olduktan sonra ben yazarı sevmişim, piyesi sevmişim, kendi rolümü sevmişim, bütün arkadaşlarım da diğer rollere mükemmel bir şekilde yerleştirilmiş. Böyle olunca bu benim için dünyanın en tatlı olayı haline geliyor.

Sizin başınıza bu oyundaki gibi bir olay gelse ne yapardınız, böyle bir yakalanma? Kaçamak affedilir mi? Siz affeder misiniz?

Kaçamakları kolay kolay kimse affetmiyor aslında. Haberi olan affetmiyor. Haberi olmayan da zaten farkında olmuyor. Bu oyundaki kaçamak öyle bir kaçamak değil. Evet, gerçi adam bekâr ama kadın evli. Kadının kocası ve akabinde bir takım polisler de giriyor işin içine. Asla öyle olmadığı halde sanki ortada bir cinayet varmış gibi bir durum da çıkıyor ortaya. Anlatamayacağım kadar sürprizlerle dolu bir oyun. Ben bu duruma düşseydim ne yapardım, sormayın böyle bir şey. Böyle bir duruma Allah kimseyi düşürmesin. Böyle bir duruma düşmek istemezdim çünkü komedi oyunlarında bir şey var. Benim başıma bu oyunda gerçekten beni perişan edecek kadar çok şey geliyor. Bunlar aynı kelimelerle bir dram olarak oynandığı zaman gerçek bir hayat dramı. Allah kimseyi o adamın durumuna veya diğerlerinin durumuna düşürmesin. Ancak komedi tarzıyla oynandığı zaman ve seyirciye bunu komedi çerçevesinde verdiğiniz zaman bu olağanüstü korkunç dramatik durum baştan aşağı kahkahalarla karşılanıyor.

Türk seyircisinin tiyatro oyunlarına ilgisi nasıl?

1960’lı yıllarda İstanbul’un 1 milyon nüfusu ve 500 bin tiyatro seyircisi vardı. Bugün İstanbul’da 20 milyon kişi yaşıyor ve yine 500 bin tiyatro seyircisi var. Bu neden İstanbul’da böyle? Ankara ve İzmir’de de böyle şüphesiz çünkü büyük metropollerin nüfusunu arttıran neden: İstanbul’da yaşıyoruz, burayı ele alalım; aslında bu şehirde yaşayan insanların doğumlarla çoğalmasından meydana gelmiyor. Anadolu’nun çeşitli kentlerinden, köylerinden, kasabalarından İstanbul’a gelenlerle nüfus 20 milyon oluyor. Bu insanların geldikleri yerlerde tiyatro ve tiyatro kültürü yok. Batı müziği ve batı müziği kültürü yok. Resim kültürü yok. Birçok kültürden yoksun. Evet, yöresel, mükemmel, bambaşka bir kültür var ama anlattığımız tiyatro bir batı olayıdır. Her ne kadar bizim orta oyunlarımız, eski Türk temaşa sanatının büyük oyunları varsa da hepsi batıdan gelmiştir. O insanlar bunu bilmedikleri için tiyatroya gitme eğilimleri de olmuyor tabii. O yüzden seyircide çok büyük bir artış olmamış. Ne dememi beklerdiniz? 1960larda 1 milyonluk nüfusta 500 bin seyirci vardı, bugün 20 milyonluk nüfusta 10 milyon seyirci olması lazımdı. Hayır, en çok tutmuş bir oyun bile, en çok tutmuş bir oyun bizim tabirimizle artık 500 temsili tamamlamışsa artık tam anlamıyla tavan yapmış, gayet mükemmel iş görmüş bir oyun demektir, 500 kişilik bir salonda 500 temsil 250 bin seyirci filan ediyor. Tiyatroyu seven gerçek büyükşehir yaşamına alışmış bu kültüre sahip olan insanların tiyatroya ilgisi her zaman var. Yeter ki siz işinizi iyi yapın. Seçtiğiniz eseri güzel seçin. En iyi icracılarla, en iyi aktör ve aktrislerle seyircinize sunun. Ciddiyetinizi hiç bir zaman bozmayın. Seyircinize saygınızı hiç bir zaman değiştirmeyin. Mükemmel bir iş ortaya çıkarın. Onun beğenilmemesi mümkün değil.

Bugüne kadar kaç oyunda rol aldınız?

Zannediyorum ki en son oynadığım Kaçamak 76. oyunum. 76 ayrı piyes yani.

Sinema teklifi geliyor mu? Sinema filminde oynamayı düşünüyor musunuz?

Teklif geliyor tabii. Bütün oyunculara sinema teklifi gelir ama tiyatroda çalıştığınız sürece sinemada aynı anda çalışma imkanınız çok zor. Ben bir de son 10 yılımı Olacak O Kadar’da sabahtan akşama kadar zaten çekimde geçirdiğim için sinema yapmaya hiç bir şekilde fırsat bulamadım. Gelen teklifler de beni tatmin etmekten uzaktı. Ne dedim biraz evvel çok seveceğimiz bir işi yapmak istiyoruz ancak. Bana gelen teklifler çok cazip teklifler değildi. Çok cazip bir teklif olsa seve seve yaparım. Niye yapmayayım!

Gözde KANSU [Eva]

Kendinden bahseder misin?

1980 izmir doğumluyum. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tiyatro oyunculuk bölümündenim. İstanbul’a geleli altı yıl oldu. İlk oyunum Kandemir Konduk Tiyatrosu’nda ‘Medya Medya Nereye’ idi. O oyunda da, Kaçamak’taki polis karakterlerinden birini canlandıran Somer Kavran ile aynı sahnedeydim. Benim için çok büyük bir şans, böyle tecrübeli bir ekiple İstanbul’un bu kadar önemli tiyatrolarından birine, bu kadar güzel bir rolle dâhil olmak. Bana bu şansın tanınması çok önemliydi benim için. Ben de aralarında öğrenmeye, izlemeye, dinlemeye çalışıyorum hem hayat adına hem oyunculuk adına. Bu ekiple çok sıcak ve çok önemli mesafeler aldığımı hissediyorum.

Senden de rolün hakkında bilgi istiyorum.

Oyunda Eva karakterini canlandırıyorum. Eva, Boris’in sevgilisi. Eva’nın bence bu oyundaki birinci özelliği, Boris’e çok âşık ve hayatla, kendiyle çok barışık olması. Aslında bunların yanı sıra karışık beyine sahip değil, her şey Eva için çok düz. Kadının beyni, zihni daha karışıktır; Eva, düz sorulara net cevaplar verebiliyor ve bu doğrultuda da her zaman haklı bir kadın. Eğlenceli her oyunun içine girebiliyor bir köşeden. Kesinlikle izleyen biri değil. Metin abi, siz dinleyince daha bir heyecanlanıyor insan.

Metin Serezli: Ben size demiştim, oyunu anlatabilecek tek oyuncu bulamazsınız, diye [gülüyoruz].

İşte bu oyunda Eva kendiyle çok barışık, sevgilisine çok âşık ki görüntü itibariyle buna çok da elverişli değil. Daha hoppa bir karakter olarak gözükse de aslında içi öyle değil. Boris’in bunun aksini düşünüyor olması onu çok sinirlendiriyor. Sık sık kavgalar ediyorlar sevgilisiyle ama kavgaların sonunda hep barışıyorlar çünkü birbirlerini çok seviyorlar.

Bu oyunda rol almanın sebebi nedir, neden kabul ettin?

Tesadüf sonucu oldu aslında. Volkan Severcan, bu oyunda böyle bir karakter için genç bir kadın oyuncu arandığında benim ismimi önermiş. Bunun üzerine gelip Gencay Hanım ve Metin Bey ile görüştüm. Kadroya dâhil oldum.

Bir sorunla karşılaştığınız zaman, oyunda içinize sinmeyen bir şey olduğunda nasıl çözüyorsunuz bunu?

Bu konuda benim çok büyük bir avantajım var. Sağımda Metin Serezli, solumda Kerem Atabeyoğlu oynuyor. Bu oyunu 15 yıl önce Dormen Tiyatrosu’nda ‘Beşten Yediye’ ismiyle zaten oynamışlar. Hatta Kerem Atabeyoğlu’nun birçok ödülü var. Ben de provalar sırasında herhangi olabilecek aksilik, terslik konusunda nasıl kurtarıldığını dikkatle izlemeye çalıştım. Eğlendiğim ve gerçek hayattaki tepkileri verdiğim zaman bir şekilde oyun ilerliyor, devam ediyor ve problem olmuyor. Onu ancak oyunda oynayan kişi oyuncu fark ediyor. Önemli olan onu o anda seyirciye yansıtmamak. Böyle olduğunu ben hocalarımdan öğrendim ve bunu hayata geçirmeye çalışıyorum.

Birlikte bu oyunda rol aldığın arkadaşlarınla dışarıda da görüşüyor musunuz? Arkadaşlık ilişkileriniz nasıl?

Tabi zaten yoğun zevkli bir prova dönemi geçirdik beraber bu süreçte zaten çok keyifli paylaşımlar yaşandı. Akabinde hemen oyunun başlaması haftada beş oyun oynamamız bizi hep beraber tuttu onun dışında da ekibin çok güzel bir enerjisi var herkes birbirine çok yakıştı ve birbirine yapıştı birimizin yüzü düştüğünde asla kimse hiç bir şey olmamış gibi yanından geçmiyor. Desteği ve motivasyonu hep hissettirdiler. Herkes teker teker birbirine yirmi oyun oynadık ama çok önemli bir yere gelmemizi sağladı. Özellikle birincisi Metin ağabeyin motivasyonuyla iyi bir enerjiyle sahneye çıktığımız zaman her şey iyi gitti zaten sonuna kadar.


Kaçamak dışında başka işlerin var mı?

Bu oyuna kadar vardı. Artık sadece bu oyun var.

Kerem ATABEYOĞLU [Boris]

Oyundaki rolün hakkında bilgi verir misin?

Oyunda tatlı-kaçık bir Rus’u canlandırıyorum. Son derece zevkli bir rolüm var ve çok severek oynuyorum. Bir aktörün eline geçebilecek nadir güzel rollerden birini oynamak çok güzel bir olay. Rolüme bayıldım, desem yalan olmaz.

Daha önceleri de oynamışsın bu bir rolü?

Çok çok önceleriydi, yaklaşık 14 yıl önce oynamıştım.

O zamanla bu zaman arasında ne gibi farklılıklar var?

14 yılda çok şey değişti. Tiyatro değişti, televizyon değişti, Türkiye değişti. Bence değişmeyen tek şey hakikaten Metin Serezli’nin hiç bitmeyen enerjisi, bilgisi, ustalığı. Birlikte sahneye çıkıp 2 saat boyunca seyircimizi kakır kakır güldürüyoruz. Arkadaşlarımızla bir bütünlük içinde harikulade bir oyun sergiliyoruz.

Oyunun çalışması eline geldiğinde, hiç oyuna müdahale ettiğin oldu mu? Değişiklik yaptın mı?

Bu oyunun üzerinde şunu söyleyebilirim. Rus aksanıyla oynuyorum. Dolayısıyla oyun üzerinde bazı ufak tefek değişiklikler yapıyoruz. Oyunun çevirmeni Gencay Gürün olduğu için onun bilgisi dahilinde değişiklikler yaptık.

Oyun içinde rol arkadaşlarınızla nasıl bir uyum içindesiniz? Özel hayatına vakit ayırabiliyor musun? Tiyatro hayatının ne kadarını kaplıyor?

Özel tiyatroların en güzel tarafı bir aile ortamı içinde geçiyor. Daima bir aile olarak yaşayan müessese. Özel tiyatroların geleneğindeki aile mevhumu bizim ekibimizde de en güzel, en sıcak şekilde sürüyor.

Bu oyundan öncesindeki çalışmalarınızdan da bahseder misin?

Bu yıl tiyatroda 16’ncı senem.Televizyon dizilerinde rol alıyorum. Dublajlar yapıyorum. Önemli çizgi filmleri seslendirdim. Reklam çalışmaları, belgeseller.. 11 yıllık gazetecilik geçmişim var.

Tiyatro ile sinema arasında çok büyük kazanç uçurumları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Şimdi, televizyon derseniz daha doğru olur ama sinema-tiyatro arasında büyük uçurum yok. Sinemada şu anda yarı amatörlük olduğu için birçok projede insanlar büyük paralar almadan oynuyor. Dolayısıyla tiyatro ile televizyon arasında böyle bir fark var.

Eğlence anlayışın nedir, nasıl eğlenirsin?

Ben eğlenmeyi çok bilmem. Eksik olmasınlar evim arkadaşlarımla, dostlarımla dolar taşar. Akşamları bir araya gelip birlikte hoşça vakit geçiriyoruz. Çok uzunca bir zamandır bara gittiğimi hatırlamıyorum bile.

Fotoğraf: Buğra YAŞAR

Hande Yöremen