Nicedir istemiştim Güneydoğu’ya gitmeyi hep son dakika tesadüfleri ile kılpayı vazgeçmiştim buralara gitmekten yaz ortası Göcek’ten gelen bir telefon ile Cumhuriyet Bayramı’nda rotayı artık buralara tam anlamıyla çevirdik dostlarla Gaziantep’de yaşayan arkadaşım Hasan Aytekin’in nazik daveti ile küçük bir grup oluşturup Perşembe sabahı Gaziantep’e uçtuk.

Buralara gelmeyi o kadar istiyordum ki İstanbul’da olsam hasta olduğum için işi bile gidemeyecektim o gün ama tatil ve yeni yerler yeni insanlarla kaynaşma işin içine girince farklı oluyor tabii. Askerliğimi kısa dönem olarak Erzurum’da yaptığım için Anadolu insanının misafirperverliğini ve samimiyetini yakından bilmem de buna ön ayak oldu, diyebilirim.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden Gaziantep, Mezopotamya ve Akdeniz arasında tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş bir şehir. Akdeniz ikliminden kara iklimine geçiş özelliği yaşayan şehrin topraklarının ¼’ü tarıma elverişli. Şehrin nüfusü şimdilerde 1.5 milyonun üzerinde ama kış aylarında bölgede bulunan iki üniversitenin oluşu nedeniyle sayı daha da artıyor. Arapça’da parlak pınar anlamına gelen ‘Ayıntap’ adını taşıyan şehir 1921’de Fransızlara karşı şehrin savunulması sonucunda burada 6317 şehidin ardından gazi unvanını almış ve 1928’de adı Gaziantep olarak değiştirilmiş.

Arkadaşımın daha evvel organize ettiği Uğur Plaza Hotel’de konakladık. Şehrin orta yerinde 129 odalı bu Hotel aynı zamanda iş adamlarının rağbet ettiği bir yer. Çeşitli metrajlarda toplantı salonları, spor kompleksi ve saunası mevcut. Şehitkamil’de bulunan Uğur Plaza Hotel’in tel 0342 324 66 00 www.ugurplazahotel.com.tr

Sabah erken saatte Gaziantep’e özgü katmer’in yapıldığı 1986’dan beri faaliyet gösteren Önder Pastanesine gittik. Arkadaşım Hasan ‘’Bakın burada fazla yemeyin, öğlen ziyafete gideceğiz,’’ demiş olsa da bırakır mıyım tabağı masaya öyle bir tabak geldi anlatılır tarzda değil. Ben katmer’i peynirli gözleme olarak beklerken karşıma bir anda küçük bohçalar halinde fıstık ezmesi ve kaymaklı sımsıcak bir şey geldi. Muhteşemdi çay ile nefis gitti. Önder Pastanelerinden şehirde dört şubesi var. www.onderpastanesi.com.tr Şayet Gaziantep’e gelirseniz buraya muhakkak uğrayın.

Süremiz kısıtlı ama gezilecek yerler o kadar çoktu ki.. Kısa zaman dilimi çerçevesinde ilk önce Dülükbaba Ormanında Erikçe Yaban Hayvan Üretme Çiftliğini şöyle bir dolaştık. Keklik-Turaç ve Ceylan yetiştirilen bölgeden çıkarak Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi’ne giderken Karayollarının muntazam bir şekilde çalıştığını fark etttim. Nerede bizim İstanbul’un yolları nerede Gaziantep’in yolları. İpek Yolu güzergahından geçerken buralarının şimdilerde Hastane ve Araba Fabrikalarının ve bayilerinin olması sanayinin burada güçlü olduğunu gösteriyor. Yol üzerinde daha evvel Tekel Fabrikası olan yere Zeugma Mozaik Müzesinin açılıyor olması ve Şahinbey Belediyesi’nin ücretsiz çorba standlarının olması dikkat çekici.

Gaziantep’te gezdiğimiz aslında ‘’Buralara kadar gittin de Hayvanat Bahçesine mi gittin?‘’ sorularınızı duyar gibi oluyorum fakat Büyükşehir Belediyesinin tasarladığı yaklaşık 1000 dönümlük arazide kurulu  GAZİANTEP ZOO’yu muhakkak gezmek de yarar var, diyorum. Yüzlerce kuş turunun bulunduğu 400 m2 alana sahip 30 m yüksekliğinde hayvanların yazın ve kışın içerisinde rahatlıkla uçabilecekleri şekilde dizayn edilmiş. Tropik ortamda yaşayan kuşlar için kışın ısıtılan kapalı bölümler yanında kuş kafesinde 90 tür ve 950 adet hayvan bulunmakta. Deniz hayvanları da burada mevcut. 21 adet akvaryumda yaklaşık 2950 adet balık yüzüyor. Hayvanat Bahçesini gezerken en dikkatimi çeken bölüm 35 maymunun bulunduğu bölüm ile 30 dönümlük arazilerde kendi dünyalarını yaratmış olan çift tırnaklarının olduğu bölüm idi. Yaklaşık 4000’den fazla hayvanın bulunduğu Hayvanat Bahçesi temizliği ve düzeni dolayısıyla muhakkak gezilmeli www.gaziantep-bld.gov.tr/zoo.php

Şehri gezerken Zincirli Bedesten ( 1781) adlı çarşıya giriyoruz. Karabasamak Bedesteni olarak biliniyor burası döneminde et ve sebze hali olarak bilinen çarşı 2008 yılında restore edilmiş  L şeklinde bulunan çarşıda 73 dükkan bulunuyor. Şimdilerde çoğu dükkan boş ama yakın gelecekde yenilenen çarşı da yer bulmak çok zor olacak. Neden olmasın ki hemen karşısında herkeslerin bildiği

İMAM ÇAĞDAŞ adlı restoran bulunuyor. Ünü şehrin dışından açılan mekanın ününü duymuş hatta Bodrum da İstanbul da bazı restaurantlarda o müthiş baklavalarını tadabilmiştim. İMAM ÇAĞDAŞ’a girince kalabalık ile içi içe kaldık bir anda nereye oturalım yer var mı yok mu diye tartışırken güzel bir yere konuşlandık. Bilmediğim yerde illa ‘’Şunu istiyorum?‘’ diye yırtınmam. Tavsiye edilen ana yemek Ali Nazik muhteşemdi. Hayatımda yediğim en güzel Ali Nazik burada idi. Sofraya yemekten evvel soğan salatası, turplar, bilumum yeşillikler ile dolunca nefis lahmacunu tadıp ana yemeği tattım. Gerçekten muhteşemdi. Tatlıların ise tadı halen damağımda. İMAM ÇAĞDAŞ Kale Civarı Uzun Çarşı No.49 Gaziantep www.imamcagdas.com 0 342 230 45 45 Bu arada Doğan Kadayıfevi’nin kadayıfları da muhteşem. AŞİNA adlı restoranın kebapları ve tatlıları da müthiş.

Bölgenin en önemli çarşısı da Bakırcılar Çarşısı olarak biliniyor. Çarşıya girdiğiniz vakit her tarafta emekçilerin  küçücük dükkanlarını görebiliyorsunuz. Keyif ile gezilebilecek ve hediye satın alınabilecek bir çarşı. Bakırcılar Çarşısının hemen bitişiğinde Eskiciler Çarşısı, Külekçiler Çarşısı ve Haphapçılar Çarşıları mevcut. Bizi Gaziantep de krallar gibi yaşatan arkadaşımız Hasan Aytekin çay molası için Bakırcılar Çarşısının yakınında bulunan Tarihi Tütün Han’a götürdü. 18 yy’da inşa edilip uzun yıllar Tütün tüccarlarının konakladığı mekan 2007 yılında restore edilmiş. Şimdilerde hediyelik eşya ve restoranın bulunduğu Tütün Han’da yer bulmak da imkansız, şansımıza daha evvel tanımadığımız Erenköylü hanımların yer vermesi ile yağan küçük damlalı yağmura rağmen keyifle yudumluladık çayımızı. Bol bol fotoğraf çektirebileceğiniz bir yer Tütün Han. www.tutunhani.com

Turistik açıdan epey görülecek yeri olan Gaziantep’te Zeugma Müzesinden başka Naib Hamamı, Emine Göğüş Gaziantep Mutfak Müzesi, Şire Han – Yemiş Han, Ermeni Kız Koleji olarak inşa edilen Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu, Ömer Ersoy Kültür Merkezi, Kahramanlık Panoraması Müzesi, Tarihi Kır Kahvesi, Medusa Arkeolojik Cam Eserler Müzesi sayılabilecek yerlerden. Tarihi dokudan uzak adeta insanların müze gibi dolaştıkları alışveriş merkezlerinden burada da bulunmakta. Yaklaşık 6 ay evvel açılan SANKO PARK ın İstanbuldakilerden bir farkı yok. Her şey aynı kalitede. İçeride bulunan BIG CHEF gayet başarılı Ankara da 4 şubesi, Etiler’de de Paul’ün yerine açılan BIG CHEF Bistro tarzında çay sunumu fevkalade. Dikkat ettiğimiz bir konuda türbanlı bayanın sayısı fazla yoğun olmasa da SANKO PARK’ta kadınlar için ayrı bir otopark yeri oluşu dikkat çekici.

Bir İstanbul’dan ayrıldık ya zaman kısıtlı imkanlar ortada ‘’Hadi diyoruz şuraya gelmişken Urfa ‘ya gidelim,‘’ diyoruz. Allah tarafından Hasan kardeşimizin VIP aracı var da rahat rahat bir ortamda otoyolda ikinci gün Şanlıurfa‘ya varıyoruz. Bir anda bambaşka bir yere geliyoruz diyoruz kendi kendime Gaziantep’in İstanbul’dan farkı yok ama Şanlıurfa biraz farklı burada ilk gittiğimiz şehir merkezinde bulunan Balıklı Göl adeta akvaryum görünümünde asırlık çınarlar ile balıkların bulunduğu bir yer. Göller Ayn-i Zeliha ve Halil-ür Rahman olarak iki tane. Burada insanlar göl etrafında fotoğraf çektiyor (bizim gibi) balıklara yem veriyor. Burada bize rehberlik yapan 16 yaşındaki Sinan adlı gencin anlattıkları da dikkat çekici. Hz. İbrahim’in Peygamber’in ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen ve kutsal balıklar gerçekten görülmeye bir yer. Etrafta bulunan küçük dükkanlar turistler için tam bir cennet.

Arabaya yönelirken ‘’Hadi Mardin’e gidelim,‘’ deniliyor. ‘’Şaka mısınız orası benim 23 Nisan programımda, daha buraları gezdik mi?‘’ derken tatil modumda her zaman grubuma uyduğum için içim istese aklım beraber gideriz dediğim dostlarıma nasıl cevap vereceğim derken bir anda Mardin’e varıyoruz fakat  otoyol Şanlıurfa –Mardin arası biraz bozuk. Şehre girerken sağda havalimanını ve solda irili ufaklı lüks binaları görünce bir anda düşündüğümden öte güzel bir şehre geldiğimizin farkına varıyorum.

Öğleden sonra saat 15.00 civarı Mardin’e girdiğimiz için pek bir şey göremedik ama denildiği gibi taş binaları hemen ileride kuyumcular çarşısını Anadolu’nun ücra köşesinde şehir içi ulaşımın modern taşıma araçları ile yapıldığını görünce mutlu oldum bir anda. Mardin de de tek bir cadde hakim burada caddenin ismi Cumhuriyet Caddesi veya 1. cadde olarak geçiyor. Arkadaşım Hasan Aytekin’in yola çıkarken yaptığı rezervasyon ile Artuklu Hotel’in yer buluyoruz. Aslında zar zor hem Bayram haftası hem de Mezopotamya Rallisinin aynı dönemde oluşu burada konaklama sıkıntısı yaşatıyor. Mekana gelince buranın otelden çok o filmlerde izlediğimiz Kervansaray tarzı mekanlar olduğunu fark ediyorum. Zaten içeri girerken adının Artuklu Kervansarayı olduğunu öğreniyorum. 1275 yılında yapılan mekan 2004 yılında restore edilmiş. Recep Tayyip Erdoğan’dan Muammer Güler’e, Güler Sabancı dan Şenay Düdek’e, Cem Yılmaz‘a kadar bayağı isim burada konaklamış. Hatta 2004 yılında restorasyon sıralarında Prens Charles bile gezmiş Artuklu Kervansarayı taş duvarlar, tahta kapılar ile adeta o dönemi yaşıyorsunuz. Odaların anahtarları bile dönemin simgesi Kapıda upuzun bir adam bizi karşılıyor. Kimdir? Tanıyorum diye düşünüyorum bir anda yöre kıyafeti ile bu 2.17’lik adamı panoya baktığımda sene başında Show TV’de Yemekteyiz programında yemekleri ile birinci olan Necmettin Atay yani Neco olduğunu öğreniyorum. Sonra düşünüp bu programı izlemesemde fragmanlarından  dahi aklımda kaldığını düşününce TV’nin ne kadar kuvvetli olduğunu, düşünüyorum. www.artuklu.com 0 482 213 73 53

Mardin’e yemek için önce yörenin en eski ve en bilinen kebapçısı olana RIDO’ya gidiyoruz. 1920’den beri dededen toruna hiçbir şekle uğramadan kalitesinden de ödün vermeyen mekanın lezzeti şehirden çok ülke sınırlarını dahi açmış. Kebap ve şiş çeşitleri muhteşem olan RIDO’da lavaşa sararak nasıl keyifle  yediğimizi şimdi yazarken düşündüğümde gülümsüyorum. Rıdvan Örük’ün işlettiği mekanın tel. 0 482 212 17 44  

Lokantadan çıkınca hemen karşısında bulunan Surur Hanı gezdik. 700 yıllık bu tarihi dokuda yeni dekore edilmiş içeride bulunan Dilmen Cafe’de akşamları canlı müzik dinleme imkanı var. Zinciriye Medresesinden sonra Kuyumcular çarşısını gezip Şantana Ailesinin müze haline gelmiş evini daha doğrusu avlusunu keşfettik. 1890 yapımı evin girişi şimdilerde  PTT olarak kullanılıyor. Hemen ileride Mardin Müzesinde fotoğraf çektirdikten sonra Kamer Cafe minik eleman Nurettin Memik’in hazırladığı tavşan kanı çayı yudumlamak ayrı bir zevkti. Akşam için mekan arayışından evvel hasta ve yorgun olduğum için istirahat izni alıp Artuklu Kervansarayındaki odama çekildim. Akşam saat 20.00 dolayında her yerde olduğu gibi ‘’Nereye gideceğiz?’’ sorusu yine gündeme geldi. İstanbul’dan tanıştığımız dostlarımızın Cercis Murat Konağı’na gittiğini duyunca oraya yöneldik fakat burası rezervasyon sistemiyle ciddi bir anlamda çalıştığı için yer bulmak imkansız gibiydi ama kapıdan baktığımda İstanbul sosyetesinin burada olduğunu bir anda görünce, hani fotoğraflasam bu haftaki magazin dergilerine bayağı yardımcı olma ihtimalim söz konusu idi ama prensip itibari tabii ki böyle bir şey olmadı.

Cercis Murat Konağı’nda yer bulamayınca ERDOBA EVLERİ denilen şık mekana yöneldik. Anca burada yer bulabildik. Güzel bir çorba, Irok (kızarmış içli köfte), Igbebet (haşlanmış içli köfte), Babagannuç (patlıcan salatası), Sembusek (kapalı lahmacun) ve Süryani köftesi mükemmeldi. İkram güzel mekan epey şıktı. Burada daha evvel tv de yayınlanan Berivan dizisi çekilmiş ve gelen popüler isimler hep burada konaklamış. www.erdoba.com.tr 0 482  212 76 77 

Cercis Murat Konağında yer açılınca yemeğimizi bitirip derhal Konağa ışınlandık. Sıra gecesi tarzında bir gece yaşandığı yöresel türküler yanında günlük sanat müziği şarkıları  da geceye ayrı bir hava kattı doğrusu. Halaylar çekildi, göbekler atıldı. Özel olarak hazırlanmış Mahlep şarabı ve dondurmalı irmik helvası mükemmeldi. Burası da Mardin’de tek geçilecek bir yer, diyebilirim.  www.cercismurat.com 0 482 213 68 41

Cercis Murat Konağının İstanbul şubesi Suadiye sahilde aklınızda bulunsun. 0 216 373 11 93

Sabah uyandığımızda sisli bir Mardin sabahında kendimizi bulduk ama akşam karanlığı da sisler içindeydi belki mevsimdendir bilemiyorum ama terastan baktığımda kendimi bir anda Boğazdaymışım gibi hissettim. Artuklu Kervansaraydan çıktığımızda kapıda sanki bizi bekleyen bir küçük çocuk belirdi. Bir anda ‘’Sizi gezdirebilir miyim?‘’ deyince hemen gözlerimiz ile birbirimize bakıp tamamdır, dedik. 12 yaşında sadece haftasonları turist kafilesi gezdiren Zeki Arpa o kadar tatlı  o kadar işden ki bir anda içim acı diyebilirim. Babası İstanbul’da çalışıyor, annesi safra kesesinden yeni ameliyat olmuş ve aylık kazancının 50 TL olduğunu söylüyordu. Anadolu’nun bu ücrasında terbiyeli çalışkan ve temiz gençlerin var oluşu beni epey  güçlendirdi. Zeki o kadar akıllı ve cesurdu ki bizim siyah camlı VIP aracına binip şehrin dışındaki Deyrülzafaran Manastırına götürdü. Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda kurulmuş Süryani manastırını bize rehber Kermo Çilli tanıttı. İbadet yerlerini, geçmişini, yapılanmasını tanıttı. Girişte satılan Süryaniler’e ait safran çayı güzeldi. Küçük Zeki daha sonra bizi şehre götürüp Süryani evine soktu. Özel olarak yapılan şarapları tattık, hanım arkadaşlar Suriye’den gelen sürmeleri satın aldı. Hemen yakındaki Kırklar Kilisesinden sonra Artuklu Kervansaray’ın arka taraflarında bulunan o dar sarı sokakları gezerek Cemil İpekçi’nin Tasarım Atölyesinden daha yukarıda bulunan Sakıp Sabancı Mardin Müzesini gezdik. İçeri girince adeta Mardin’in dünden bugüne tüm çizgilerini heykeller, kıyafetler, resimler, maketler hatta çekilmiş videoları izleme imkanını bulabildik. Hemen altında bulunan Dilek Sabancı Kültür Merkezinde ise tablolar harikulade idi.Mardin den ayrılırken  tarihi güzelliklerin yanında o küçük dev adam Zeki Arpa’nın gelecekte duruşu hakkında inşallah güzel şeyler yaşar dileklerimi diledim kendi kendime.

Kısacık zaman diliminde yaklaşık yaptığımız 1000 km lik Gaziantep – Mardin hattı (gidiş – dönüş) bize öyle güzel hatıralar ve bilgiler verdi ki arkadaşım Hasan Aytekin’e bize böyle bir heyecanı yaşattığı için gerçekten teşekkür ediyorum. Aslında gezilecek o kadar çok yer olmasına rağmen vakit kısıtlığında anca bu kadarını yapabilmek bile ayrı bir keyif idi ama şayet siz de böyle bir yolculuk yapacaksınız ulaşımınız yani havalimanınız farklı alanlarda olsun ki daha rahat gezin. En yakın zamanda Mardin’i tekrar baştan keşfetmek yaşamak dileğiyle İstanbul’umuza geldik.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR..

  • Caner Ural | 02 Kasım 2009