“Mumbai şehrinin eski adı Bombay’dı,” der ‘Slumdog Millionaire’ filminin ilk sahnesi. Gerçekten tam bir film gibi şehirdir Mumbai. 

Hindistan için tamamen ‘tezatlar ülkesi’ denir. Bunun en güzel örneğini Mumbai’de görmeniz mümkündür. 

Dünyanın en pahalı evini, karton kutularda kâğıttan hayatlar yaşayanların bulunduğu en büyük varoşu, sanatçıları, suçluları, egzotik kuşları ve binlerce sokak köpeğini aynı şehrin içinde birbiriyle uyumlu bir ahenk içinde görmek mümkün. 

Burası her gün yaklaşık 40.000 taksinin işlediği, her kilometre başına 29.000 insanın ama her 1 milyon insana sadece 17 umumi tuvaletin düştüğü, 1800 kişi kapasiteli trenlerin en az 7000 kişi ile dolduğu ve bugüne kadar en az 70.000 ‘Bollywood’ filminin çekildiği dev bir film sahnesini andıran çılgınlıklar şehri. 

Film sektörü, moda endüstrisi, emlak piyasası hepsi bu şehirde iç içe geçmiş durumda. 

‘Mumbai’ ve ‘Bombay’ aynı şehrin iki ismi aslında. Koloni zamanlarında,  ilk kez şehre gelen İspanyollar buraya ‘güzel koy’ anlamına gelen ‘Bombaim’ ismini takmış, sonrasında İngilizler ismi ‘Bombay’ olarak değiştirmiş ve 1995’te yerel yönetim buranın yerel balıkçı halkı kolilerin tanrısı ‘Mumba Devi’den esinlenerek şehrin adını ‘Mumbai’ olarak değiştirmiş. ‘Mumbai’ şehri için akla gelen en önemli tarihi bilgi İngilizlerin şehri ‘Doğu Hindistan’ şirketine kiralamasıdır bu sayede büyük paralar kazanılır ve şehir büyük ve önemli bir liman kenti olma yolunda emin adımlarla ilerler fakat bu durum zamanla şehrin İngiliz kolonisine katılmasına neden olur. 

‘Mumbai’de gezmeniz ve mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında dünyanın en büyük çamaşırhanesi ‘Dhobi Ghat’ gelir. Şehrin bütün otellerinden, lokanta ve çeşitli noktalarından her gün binlerce çamaşır bu noktaya gelir. Dünyanın en enteresan ve tüylerinizi diken diken edecek bir diğer rotası da bu şehirde bulunuyor en büyük gecekondu mahallesi ‘Dharavi’. Burada birçok atık maddeyi görebilir, metal evlerden buradaki zor şartları ve yaşamı gözleyebilirsiniz. ‘Mumbai’ çok renkli ve binlerce değişik hayatı barındıran bir şehir. Hayat kadar canlı ve hayat kadar gerçek. Gidip mutlaka görmeden dönmemeniz gereken turistlik birçok noktası bulunuyor ve bunların başında Hint kapısı, Tac mahal sarayı ve Victoria tren istasyonu geliyor. Birçok ünlü ismi konuk etmiş ‘Tac Mahal’ Hindistan’ın gücünü ve zenginliğini sembolize eden yapıların başında geliyor. ‘Mani Bhawan’ Gandhi’nin Mumbai de yaşadığı evin müzeleştirilmiş hali ve birçok turist tarafından merakla ziyaret ediliyor. ‘Babulnath tapınağı’ ise 12. yüzyılda inşa esilmiş ülke genelindeki en eski tapınak. Nehru merkezi, Hacı Ali dergahı ve ünlü ve lüks rezidans Antilla Binası görmeyi isteyeceğiniz yerlerden bir kaçı. 

Mutfak açısından oldukça değişik tatlara sahip bölgede her köşe başında değişik bir Hint yemeği bulmanız mümkün. Vada pav, pani puri, sev puri, misal pav, bunlardan sadece bir kaçı. 

Çok değişik tatları ve değişik hayatları yakından görme ve tatma fırsatı bulduğunuz unutulmaz bir tatil olacağına eminim, mutlaka görmelisiniz bu şehri. Belki Paris kadar romantik değil, roma kadar tarih kokmuyor ama yaşanan her şey kadar gerçek ‘Bombay’. 

  • Zeynep Çay | 14 Mart 2021
+ yazılar