Sezen Aksu ‘Biliyorsun’ şarkısını çoğumuz biliriz. Acılı ve buruk bir yanı var bu şarkının.
Ne zaman bir hüzün bulutu gelip kirpiklerimin üzerine yerleşse kendimi bu şarkıyı dinlerken bulurum. İçinde farklı renkler, farklı sesler, binbir melodi. Çaresizliğinin, iliklerine kadar hissedilen aşkın suskun göz yaşları. Sessiz sesiz ağlamak gibi.. İçin için..
Dinlediğim her an beni alıp başka başka diyarların denizlerine, kıyılarına götürür. Hani derler ya; alıp başımızı gitsek karşı kıyılara doğru. Hep bir umut, hep bir bilinmezlik var o karşı ki kıyılarda. Bir ağaç, sonbaharda yaprak döküp, ilk baharda yemyeşil olan. Karşı kıyının her yerinden bakınca görünen ama gölgesinde hiç oturulmayan bir ağaç.
Bir adam düşünüyorum; Siyah kürk bir mantosu var, yakalarını dikleştiriyor Şubat soğuğunda ve bir kadın çok güzel gözleri olan. Kumral, omuzlarına kadar saçları, hüzünlü, sisli gözleri.. İri iri üzüm tanelerinin buğusu gibi.. Süzgün süzgün dalıp gidiyor uzaklara. İnce bir musikide imkansızı paylaşıyorlar. Adam çaresiz, kadın susuyor. Zaman hep akıyor, ileriye doğru akıyor. Belki çok çok geç karşılaşmışlar ama konuşmadan anlaşmışlar.
Sevdalar boylu boyu, koca koca. Böyle bir şey sevmek. İmkansızı imkanlı kılan. Suyun üstünde yürüten. Olmayanı olduran.
Şimdi dinleyince o malum şarkıyı tene dokunan ince bir hüzün havası.
Birbirini isteyen iki ruh, birbiri olmadan nasıl yaşar?
Çaresizlik, gözbebeğinin ucundan damlayamayan yaş ve ne der Sezen; düşlerle gerçekler ayrı ayrı yaşar.
Sonsuzluğun her zerresinde sonsuza kadar mutlu oldular. Sevdi, sevişti ve yaşadılar. Sonra çok sevdi ve tekrar tekrar yaşadılar. Orda aşk vardı orda ölümsüzlük vardı.
- Zeynep Çay | 23 Eylül 2023