Hep aynı yerlere gitmek, aynı insanlarla karşılaşmak demode gibi gelmeye başladı. Yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak bilgilenmek daha güzel geliyor insana. Uzun zamandır gitmeyi tasarladığım ama bir türlü kısmet olmayan GÖKÇEADA‘ya uzandım geçen hafta.

Hep içimde istekti buraya gitmek, bugün yarın diye diye zaman geçti benim yol hep Bodrum’u seçti. Bu sefer içimdeki Bodrum isteğini geri çevirip milleti hayretler içinde bırakarak rotayı GÖKÇEADA’ya yönelttim. İyi de ettim.

Ağustos ayının ilk Cumartesi sabahı 1970 yılına kadar İmroz adıyla anılan Türkiye’nin en büyük adası GÖKÇEADA‘daydım bir anda. Türkiye’nin en batı ucu olduğundan güneşin en son battığı yer olarak anılan adaya Çanakkale den yaklaşık 1 saat 50 dakikalık arabalı vapur ile ulaşılıyor. Doğal zenginliği sayesinde her tarafta organik ürünlerin satışı yapılıyor. Türkiyenin ilk sualtı  parkının burada olması yanında en temiz denizin burada oluşu denize girebilmek ve dalış yapmak isteyenler için en ideal yerleşim yeri.Aynı zamanda konumu nedeniyle sörf merkezlerinin başında geliyor GÖKÇEADA.

Jeolojik oluşumların yanında  rüzgarın adada değişik şekiller oluşturması ilginç bir durum. Engebeli bir  yerleşim planına rağmen 10 köyde yaklaşık 9.000 kişi yaşıyor. Yaz aylarında haliyle sayı artıyor. GÖKÇEADA’da bulunan göletlere ve baraj gölü su ihtiyacını karşılıyor. Genelde yılın büyük bir bölümü rüzgarlı geçen adada bizim şansımıza nefis bir hava söz konusu idi.

Ada gerçek anlamda sit alanı içerisinde olduğu için yapılanmanın olmamasından keyifli öyle iri iri binalar yok. İnsanlar modern ve temiz görünüşlü yani sıcak kanlılar.Adanın orta yerinde saat 10.30 ila 22.00 arası açık olan Turizm Danışma Merkezinin oluşu mükemmel. Burada bulunan yetkililer gerçek anlamda gelen turistlere yardımcı oluyorlar.

Gelelim GÖKÇEADA izlenimlerime

İnternetten ve buraya gelen arkadaşlarımdan edindiğim bilgilerde konaklama için en ideal beldenin Kaleköy olduğunu öğrendim. Konaklama için arkadaşımın desteği ile KALE OTEL’de karar kıldık. Tipik bir aile işletmesi olan işletmede 25 oda mevcut; bu odalarda klima, fön makinesi, kalorifer (kış için süper), minibar, 24 sıcak su mevcut. Şenol Dağınık’ın işlettiği bu sıcak otelde Öğretmen Lisesinde çalışan yetenekli gençler Ahmet, Emre ve Cüneyt’in samimi servisleri, aşçıbaşının zeytinyağlıları yanında et ve balık spesiyalleri mükemmeldi.Kale Otel’in terasından günbatımı bitirmek ciddi anlamda keyif verici bir durumdu. Konakladığımız dönemde yeni sezonda vizyona girecek olan Merve Sevi ve Paşhan Yılmazel’in başlıca rollerini paylaştığı RİNA adlı film ekibininde otel de olmaları değişikti. Barbaros Cad. No.34 Kaleköy 0 286 887 44 04 www.kalemotel.com 

Bu arada Kaleköy’de otelin hemen önünde akşam vakti açılan hediyelik eşya pazarı epey keyifli. Hemen ileride bulunan Günbatımı Kafenin Çanakkale dondurmaları nefis.

Kale Motel’in sahibi Şenol Dağınık’a geldiğimiz ilk gün burada en güzel deniz nerede diye sorduğumuzda merkezden kalkan dolmuşlarla ulaşılan Kefaroz da denilen Aydıncık Plajını tarif etti. İyiki de etmiş. Bindiğimiz dolmuş da tanıştığımız İzmir Bucalı Kezban Hanımın çalıştığı tertemiz kumsalı olan plajda Pusula Beach’in karbeyazı şezlonglarına konuşlandık. Ortam o kadar güzel o kadar sessizdi ki.. Hemen ileride bulunan Kitesurf ve sörf yapanların kalabalıklığı buraya pek yansımıyordu. Mehmet Şahin’in kış aylarında merkezde marketçilik yapıp yaz aylarında işlettiği mekanda Kezban Hanımın hazırlamış olduğu saç kavurma nefis ötesi. Tel. 0 537 372 57 95

Her ne kadar diğerleri kadar modern olmasada Pusula Beach’i gerçekten seveceksiniz. Denizin hemen  sol tarafında bulunan Tuz Gölü’ne girip çamur banyosu yapan insanların daha sonra berrak denize girip durulanması gerçekten komikti. Zift gibi bir vücudun bir anda temizlenmesi görülmeye değerdi.

Adanın belli başlı yerlerine ulaşım oldukça cüzi ücretlerle dolmuşlar eşliğinde yapılıyor fakat burada araba oldukça şart. Şayet kiralamak isterseniz günlüğü 100 ₺. Tertemiz kumsallara ve tepelere görmek adına. GÖKÇEADA’da methini duyduğum Zeytinliköy ve Tepeköy’e ulaşım için araç şart. Buralara da giderken bindiğiniz taksinin telefonunu alıyorsunuz. İstediğiniz saatte gelip sizi alıyor. Şans eseri tanıştığımız kibar taksi şöförü Engin Çetin işinin ehli bir arkadaş. 26 yaşında ve GÖKÇEADA’lı bildiğimiz taksici kimliğinde değil (taksici_engin@hotmail.com ) Merkezde bulunan Engin Çetin’in tel: 0 542 202 29 98

GÖKÇEADA’nın bu taksi veya özel araçla gidilen Zeytinliköy’ü adanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Nüfusu yaklaşık 60 kişi. bir köy olarak düşünürsek çok farklı tertemiz yollar köy havasında muntazam evlerden oluşuyor. Hemen girişteki hediyelik eşyacılardan ileri gidince Zeytinliköy ile özdeşleşmiş Madam’ın Kahvesi ile karşılaşıyorsunuz. GÖKÇEADA’nın ünlü dibek kahvesinin hazırlandığı tarihi mekan ile karşılaşıyorsunuz. Şimdilerde Madam ve eşi vefat etmişler. Oğlu Kosta ve eşi çalışıyorlar burada fakat Allah’ın nimeti olacak bir mirası kanımca hor kullanıyorlar. Kapıda turist kalabalığı olmasına karşın suratsız bir şekilde hizmet ediyorlar. Madamın gelini Türkçe anlamasına rağmen yanıtları ters ve Türkçe değil. Dibek Kahvesinin nasıl yapıldığını anlatmaya korkuyorlar veya üşendiklerinden ilgilenmiyorlar sanki. Bu arada ilginç bir olay da hemen yanımızda oturan orta yaşlı Alman çifte biz daha samimi davranıyoruz. Alman adam ‘’Size bir  soru soracağım. Türkiye’nin en büyük ili neresi?’’ diyor. Ne alaka diye düşünürken  ‘’1- İstanbul, 2-Ankara,‘’ diyoruz. Adam, ‘’3- Berlin,‘’ deyince kopuyoruz bir anda. Madam Kahvesinin hemen yanında Nefise Karatay’ın babası Orhan Karatay’ın kahvesi var. Buranın Sakızlı Muhallebisi popüler. İleride dar sokaklar içinde Beşiktaşlı Hiristo’nun da tatlıcı dükkanı mevcut. İnsanların bu mekanları türbe gezermiş gibi gezmeleri de ilginç.

Adanın diğer bir önemli köyü de en yüksek rakımda bulunan Tepeköy. Eski adı Agridia olan Yunanca’da küçük tarlalar anlamına gelen köyde yaş ortalaması 70 gibi gözüküyor. Anayoldan 3 km yukarı çıktığınızda harabe biçimindeki okulu geçtiğinizde dar sokaklardan ilerleyip avlu biçiminde bir meydana geliyorsunuz. Gelir gelmezde bir film platosunu andıran duruşla karşı karşıya kalıyorsunuz. İstanbuldan yaklaşık 10 yıl evvel doğduğu köye dönen şimdilerde 71 yaşında olan Baba Yorgo’nun işlettiği Tepeköy’e özellik kazandıran bu meyhanede Baba Yorgo’nun kendi üzüm bağlarında yetiştirdiği üzümlerle yaptığı reçine şaraplarını yudumlayabilir hatta dostlarınıza hediye olarak satın alabilirsiniz. www.babayorgo.com 0286 887 42 47 Biz akşam üzeri uğradığımız için yemeklerini tadamadığımız Baba Yorgo’nun spesiyalleri aldığım duyumlara göre epey leziz ve ücreti makulmuş.

Tepeköy’ün ve GÖKÇEADA’nın en büyük etkinliği 15 Ağustos’ta yapılacak olan Meryem Ana Bayramıymış. Hristiyan inanışına göre insan öldüğü zaman Allah katına kavuştuğundan ölüm günü bayram günü olarak kabul edilmesinden dolayı 15 Ağustos İmroz’da bayram olarak kutlanıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm İmrozlular bu tarihde GÖKÇEADA ‘ya gelmeye çalışıyorlar. Bu yıl da Gökçeada sanat ‘Birlikte Bir Hafta‘ adı altında 14-20 Ağustos tarihleri arasında geleneksel Meryem Ana (Panagia) şenliklerini düzenliyor. Hafta sonu gidecekler var ise yaşadılar. Ege’nin iki yakasından gelecek dostlar ile Türkler ve Yunanlar bir hafta boyunca yiyip içecekler, gezecekler, eğlenecekler. Yıldızköy adlı koyda 4500m2 büyüklüğünde denize sıfır alana kurulu olan Asteria Gökçeada Sanat Kampı’na katılmak için 0531 466 56 12’yi arayın. www.gokceadasanatkampi.org 15 Ağustos gecesi Tepeköy’e çıkılıp şenliklere katılınacak 19 Ağustos gecesi ise final yapılacak.

GÖKÇEADA’da aslında yapılacak o kadar çok şey varki, mesela çevrede dolaşan sahipsiz koyun ve keçileri seyretmek, (en son ne zaman keçi gördünüz?) adada bulunan eski çamaşırhaneleri gezmek, leziz balık ve etlerini tadmak, bademli kurabiyesini yemek, gün batımında Kaleköy Yakamoz Restoran’da içkileri yudumlamak, sonbaharda bisikletle turlamak, zeytinyağlı sabundan almak fakat adada tek benzin istasyonun oluşu, günlük gazetelerin saat 12.00’dan sonra geliyor oluşu, sadece İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın oluşu da dikkat çekici ama GÖKÇEADA’nın en güzel şeyi bu akşam nereye gidelim sıkıntısını yaşamıyorsunuz. Otelinizde sakin bir akşam ve yürüyüş dingin bir tatil için en güzel örnek bence. Gürültüden uzak Rütbesiz, Nikahsız, Resimsiz Toz Pembe bir tatil sizi bekliyor.

İstanbul’dan GÖKÇEADA’ya ulaşımda arabayla gelmek daha cazip gibi ama illaki otobüsle geleceğim diyorsanız biraz yorucu oluyor.

Ben Cuma akşamı saat 21.45’te Çiftehavuzlar’dan Metro Otobüslerinin sevisi ile adeta Harem haline dönüşen Samandıra’daki terminale ulaştım. Cuma akşamı oluşu nedeniyle mahşeri bir kalabalığın oluştuğu terminalde 23.30 kalkışlı otobüsümüz ancak saat 24.00’da yol aldı. Yol esnasında önce Alibeyköy daha sonra Esenler’e uğrayacağımızı duyunca sinirlerim biraz gerildi. Alibeyköy denilen yerde 100 metrelik yolu 1.5 saat gidip toplam 6 yolcu alınca kabusu yaşadım, diyebilirim. Kanımca Aibeyköy terminalini ya kaldırsınlar ya da başka yere konuşlandırsınlar. Esenler’e saat 03.00’da varınca saat 01.00 yolcuları neredeyse şöförü ve yetkiliyi parçalayacaklardı. Otobüse Esenler Otogarından binen Hürriyet Gazetesi Cumartesi ekinde ‘HİPERAKTİF‘ köşesinde harika yazılar yazan Savaş Özbey o kadar sinirliydi ki muavine ‘’Lütfen konuşmayalım. Ben sadece Geyikli’ye gitmek istiyorum ,’’ diyordu. Özbey, 02 Ağustos 2009 tarihli ‘BOZCAADA’NIN 30 KEYFİ’ diye güzel bir yazı çıkarmış ama gidiş yolunda stresten bahsetmemiş. Neyse uykulu muykulu saat 06.00 da Gelibolu’ya varıldı. 40 dakika sonra Ecebat’a oradan da 07.00 de kalkan 15 dakika süren Kabatepe dolmuşuyla Kabatepe Limanına, aklınızda bulunsun ilk vapur sabah saat 08.00’da sonraki saat 10.00’da, takribi 50-55 araç alıyor bu nedenle geceden sabaha karşı sıraya girmekte yarar var. Araç bileti 20 ₺ yolcu 2 ₺. www.gdu.com.tr ı tıkladığınızda ulaşım için daha ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz.

Bayağı bir süredir uzun soluklu otobüs yolculuğu yapmadığımdan mıdır  nedir  bilemiyorum. Gidiş ve dönüşte ayak kokusu halen çözülmüş değil inanılmaz bir sıkıntı yaşadım, yaşadık. Madem bizim millet düşüncesiz, en azından otobüs firmaları havalandırmayı arttırma iyi olacak. Ha unuttum dönüşü Truva Seyahat ile yaptık.

2009 yazının Bodrumdan sonraki en flash ismi Alaçatı’da bu hafta muhteşem bir organizasyon başlıyor. Pegasus Airlines ana sponsorluğunda 11-15 Ağustos tarihleri arasında yapılacak geçen yıllarda keyifle takip ettiğim Sportworks tarafından organize edilen Surf’n Sound Spor ve Müzik Festivali bu yıl Myga Surf City’de gerçekleşiyor.Bora Kozanoğlu ve Çağla Kubat gibi popüler yarışmacılarında katılacağı yarışmada Power Fm djlerinin performansları, bikinili dans yarışması ile eğlencede coşulacak. Medya sponsoru Show TV’nin de takip edeceği etkinlik 15 Ağustos’ta ödül töreni ile son bulacak. www.sportworks.com.tr www.surfnsound.org

ÇEMBERİME TAKILANLAR.

1-     Hafta sonu İstanbul’da kalmama sebep olan canım arkadaşım Pınar’ın muhteşem düğünü. Kartal Sahil yolunda bulunan EMEX OTEL‘in püfür püfür esen manzaralı terası. www.emexotel.com

2-     Çubuklu Hayal Kahvesinde Cuma akşamı izlediğim Teoman’ın süper  performansı. Mekanın hınca hınç dolu olmasına rağmen kalitenin yüksek oluşu. Teoman bu hafta Alaçatı Babylon’da yolu düşenlere duyurulur.

3-     Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi No.37’de bulunan ‘Jo  Malone‘nin hediyelik muhteşem parfümleri www.jomalone.co.uk 0212 231 44 16

4-     Niran Ünsal’ın yepyeni albümü ‘SESLER ve İZLER‘ şarkılar akıcı ve güzel. Hepsi dinlenilebiliyor.

5-     İstanbul Modern Cafe & Restoranın terasında Topkapı Sarayı ve Salacak’a karşı yenilen yemekler, şen bir masa ve son zamanlarda rastladığım en kaliteli servis. Fiyatlar makul. Rez. 0 212 292 26 12

6-     Gidemeyecek bile olsam Kuruçeşme Arena’da 15 Ağustos da gerçekleşecek olan Leman Sam, Şevval Sam ve Şehnaz Sam konseri.

7-     Topacağında geçenlerde açılan MAHALLE adlı mekanın samimi ortamı ve enfes diyebileceğim kendi adına hazırlanan MAHALLE PİZZA’sı.

8-     Kanyon’da bulunan restaurantların sigara yasağı nedeniyle koridor kenarınada masa eklemeleri.

9-     Pasaj Müzik etiketiyle satışa sunulan Özcan Deniz, Pamela ve Rapçi Fuat’ın seslendirdiği ‘HER ŞEY DEĞİŞİR’ adlı single. Geliri ‘Bafa’ya Su, Ege’ye Bereket‘ projesine aktarılacak.

10-  Mahmure Vaizoğlu’nun Cosmoturk’deki yazısı. www.cosmoturk.com/detay.aspID=12770&cat=Detay

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR..

  • Caner Ural | 10 Ağustos 2009