Hayatta hep vazgeçeriz farkında mısınız? İsteyerek, istemeyerek, farkında olarak ya da olmayarak, neden vazgeçtiğini bilerek ya da bilmeyerek süregelen bir eylem bu..

O kadar çok ki; emeklemekten yürümeye geçince emeklemekten vazgeçeriz, okula başlarız oyunlardan vazgeçeriz, umutsuzluğu öğrenir hayallerden vazgeçeriz, evleniriz aşklardan vazgeçeriz (bazılarımız geçmez), okul biter arkadaşlardan vazgeçeriz, kimi zaman aşklardan vazgeçeriz kimi zaman insanlardan, yerlerden, mekanlardan, çay içtiğimiz fincandan, her gün yürüdüğümüz yoldan..

Bu eylem o kadar çok hayatta yer kaplıyor ki genelde acıtanlar aşkla bağlı olan vazgeçişler, diğerlerini bir şekilde absorbe ediyor ruhumuz ama aşk olunca işin içinde bir duracaksın severken vazgeçmek diye bir eylem var; hani çok fena, zorunlu ama içtenlikle yapılmayan bir hareket. Sevmekten vazgeçilmez sevilenden vazgeçilir. Onun sizi değil başka birini seviyor olduğu durumunu çoktandır göz ardı ediyorsunuzdur, bu gerçeği kabul etmek sevdiğinizden vazgeçmenize sebeptir ancak onu sevmenizden değil. Yüreğiniz huzur bulana dek bu böyle devam edecektir ve tam huzuru bulduğunuzu düşünürken yeni bir dert kapınızı çalacaktır, ta ki bay/bayan doğru “Buradayım!” diyene kadar.

Kimi zaman da bir kendini kandırma durumudur. Zira sevmek nasıl istemli olmuyorsa sevmemek de aynı şekilde istemli olamaz lakin yaşanılan acı tecrübelerin ve hayâl kırıklıklarının ardından kişinin sarılacağı tek silah zarar verenden yani ‘sevmek’ten uzak durmaktır, bir nevi çocukça bir isyandır, “Bana ne! Mızıkçısınız siz, ben oynamıyorum,” demektir. Gel gör ki zaman geçer, çocuk kızgınlığını unutur ve oyuna katılır; aşk gelir, kapıyı çalar ama “Vazgeçmiştim ben,” demeye vakit kalmadan kendinizi çoktaan kapıyı açmış bulursunuz. Bir sonraki isyan ve verilen sözün hatırlanışı bir sonraki yenilgiye tekabül eder ve bu böyle devam eder gider. Sebep aramak istersiniz, vazgeçiş haklı bulunmayı gerektiren bir çocuk, olmasa olmaz; mutlaka ayakları yere basmalı cümlelerinizin.

“Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. canın sıkıldığında benimle paylaşmadığında vazgeçtim. kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile, düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim. bana yalan söylediğini anladığım, sana güvenemediğim zaman vazgeçtim. gözlerime baktığında, kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim. bana karşı ne çok sırlarının olduğunu anladığımda vazgeçtim. her sabah uyandığımda başucumda duran hayalinin artık olmadığını fark ettiğimde vazgeçtim. düşüncelerime ve duygularıma değer vermediğini anladığımda vazgeçtim. sevgi ve şefkatini benden esirgeyip yabancılara sergilediğinde vazgeçtim. gözlerinde bana ait olan ışığın, yüzündeki tebessümün ve aydınlığın kaybolduğunu gördüğümde vazgeçtim. sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek paylaşmayı unuttuğun için vazgeçtim. bana katlanmaya çalıştığını fark ettiğimde vazgeçtim. ben aslında, senin benden çoktan vazgeçtiğini anladığımda senden vazgeçtim.”

Frida Kahlo

Vazgeçmek bir yenilgi değildir. Israrı bırakıp, olayları başka yönleriyle görebilmektir. Gerçekten görme alanınızı genişletmek diyebiliriz buna. dikkatinizi odaklandığınız şeyden çekip yaşam içindeki olanaklarınızı fark edebilmektir. Kim bilir belki dikkatinizi ona vermekten vazgeçtiğinizde isteğiniz sizi bambaşka bir yoldan bulabilir de. Her şeyden ya da herkesten vazgeçebilirim (kızım haricinde), bir de biri var “duyarlı bir kedi” vazgeçemediğim. Büyümek vazgeçmeyi zorunlu kılıyor.

Alışmayı denemeyin asla alışılmıyor, vazgeçmekten vazgeçilmiyor. nefes almaktan ruhunuz vazgeçene kadar devam edeceğiz.

Terazilerde iyi olanların kaldığı, vazgeçilenlerin acıtmadığı bir hayat diliyorum.

  • Tuana Eray Baran |
Website | + yazılar