+ yazılar

Bir anda her tarafımda bisikletlerin sağa sola hucum ettiği bir ana caddede kalınca şaşırmıyorum değil hani. Bisikletler için bizim şehirde araçlara ayrılan yollar kadar alanlar var Amsterdam’da. Aklım karışıyor bir anda nasıl oluyor kocaman kocaman insanlar bisikletin tepesinde diye düşünüyorum.

İşte böyle oluyor yurtdışında trafiksiz bir yaşam. Adeta medeniyetin bir halkası ile karşı karşıya kalıyor insan.Hayat özel araçlardan çok otobüs, tren ve tramvay üzerinde geçiyor özel araç kullanılmıyor gibi taksiler de pahalı olduğundan dolayı pek tutulmuyor. Yerel halk aylık pasolarını kullanıyor. Turist olarak geziliyorsa muhakkak 24 saatlik biletleri almak hesaplı tek bilet 2.60 Euro olurken 24 saatlik biletler 7 Euro. Gün boyu otobüs ve tramvaya defalarca biniliyor fakat binerken ve inerken illaki kartı butona değdirmek şart.

Amsterdam’a Wingscard’ın yakın zamandır uygulamaya başlattığı Rüya şehirler kampanyası ile yol aldık. Her ayın ilk günü açıklanan ve ilk arayan 100 kişinin kazanabildiği % 50 mil uygulaması ile vardık. www.wingscard.com.tr . Konaklama için www.booking.com dan tercih ettiğimiz şehrin 20 dakikalık dışında fiyatı epey uygun olan Hotel Nieuw Slotania’da konakladık. Sanki dünyanın her ülkesinden genç insanın kaldığı bir oteldi. Bayağı kalabalık olmasına rağmen gece ve kahvaltı saatlerinde ses hiç çıkmıyordu. Kısa süreli bir tatil için idare ederdi. Ne de olsa sadece uyumak için girdik otele. www.niuewslotania.nl Slotermeerlaan 133 1063 JN AMSTERDAM.

Slotermeelaan tipik bir Türk mahallesi gibi otelin hemen yanında gece saat 01.00’a kadar açık olan Cumhuriyet ilkelerinden hiç sıyrılmamış memleket özlemi çeken Erzurumlu bakkal dan başka  Helal Gıda, Öztemiz Gıda, Gültepe Kıraathanesi, Tahir Tekel, Konak Lokantası, Akdeniz Video,Sultan Palace, Çiğköftecim, Hicret Gıda, Dinarsu gibi mağazalar Amsterdam’da yüksek derecede Türk’ün yaşadığını hatırlatıyor.

Gelelim Amsterdam’a, dediğim gibi şehrin her yerini otobüs ve tramvay ile dolaşabiliyorsunuz. Şehrin her yerinde çeşit çeşit müzeler mevcut. Kentin orta yerinde bulunan  Sex Museum’a 4 Euro vererek gezebiliyorsunuz. Bilumum resimler ve seks maketleri var. www.sexmuseumamsterdam.com 

Hemen yanında bulunan Pasta Bar Cafe rahatça yemek yiyebileceğiniz kahve içebileceğiniz bir yer. Dammak No.19’da Tel. 0 20 626 15  76    

Karşısında şehrin her tarafında karşınıza çıkacak olan kanalları gezebileceğiniz küçük vapurları görüyorsunuz. 1 saatlik yolculuk yaparak Amsterdam şehrini bir başka boyutta gözlemliyorsunuz. Çeşitli fiyatlara turlar var. Biz 8  Euro vererek dolaştık. Tekneye binerken fotoğrafçı çekim yapıyorsa muhakkak gülümseyin inince 5 Euro’ya güzel bir fotoğrafınız olacak. Fazla para harcamamak için sıkı kahvaltıdan sonra 4 Euro’ya Taksim’de benzeri olan patateslerden aldık. Epey doyurucu  uzun zamandır yemediğim mayonez burada bayağı tatlı geldi. Amsterdam sokaklarında dolaşırken insanların zarif ve şık olmaları yanında melez bir kitlenin varlığı ön plana çıkıyor. Sarı sarı çocukların güzelliği dikkat çekiyor ama en dikkat çekeni çoğu insanın evlatlık edinmiş olması sarışın bir kadının elinde veya bisikletinde zenci çocuk görmek epey olası.

Şehirde konuşlandığımız ilk kafe Nieuwe Hoogstr 41’de bulunan 60 yaşlarında Lale Belkıs’a benzeyen bir hanım tarafından işlettilen Cafe Stopera oldu. Duvarlarında resimler ile tipik küçük bir bar havasında olan mekanda yan masamda oturan gençlerin bizim yıllar evvel unuttuğumuz kartpostalı yazmaları dikkatimi çekti. En ilginç olanıda şehirde nostaljik cafelerin tuvaletlerinde el silmek için kâğıt olması gerekirken bildiğimiz küçük havluların bulunması.

Amsterdamın göbeği olarak düşündüğüm Lunapark tadını yaşatan Dam Meydanında hayat sanki eğlenceye dayalıymış gibi duruyor. Dönmedolap ,hediyelik eşyacılar ,akrobasiler her şey şiddetli bir gürültüyle burada ama müzik gerçekten güzel. www.madametussauds.nl

Hemen kenarda Madam Tussaud  mumya müzesinin kalabalığı görülmeye değer şimdilerde fiyat düşürülmüş giriş 17 Euro.

Museumpleine denilen bölgede birbirinden popüler müzeler mevcut.  Rijks Museum, Van Gogh  Museum,Stedeljik Müzesi bunlardan bazıları.Bunların yanından geçerken bizde müzelerin etrafının  ne kadar bakımsız olduğu  gerçeği ile yine yüzyüze geldim.

Şehrin hemen hemen her yeri cafelerle dolu hepsi de full. Alkol tüketilen mekanlar yanında kahve içilen bistrolarda Amsterdam sokaklarına ayrı bir renk katıyor. Şehrin en popüler eğlence bölgesi Leidseplen denen yer. Bir sürü kafe ve yemek yenilecek yerler burada. Adeta eğlence severlerin buluşma noktası gibi. Her şeyi gözlemliyorum ya burada ilk dikkatimi çeken diğer mekanlardan ayrı bir duruşda bulunan ‘Jimmy Woo’ oldu. Kapısında sıkı bir güvenlik ve rezervasyon ile içeri alınan çok şık bir kitle önümdeydi. Edindiğim bilgilere göre caz ve club tarzında faal olan ‘Jimmy Woo‘ şehrin kalbur üzeri tabir edilinen bir mekanı. Kıyafetim spor olmasa diğer akşam muhakkak gidecektim ama olmadı. Biz de geceyi English Pub kıvamında ‘Hole in the Wall Reijnders Hoppman‘ nihayetlendirdik. Dedim bayağı mekan var çoğu arkadaşımın tavsiye ettiği The Bulldog adlı mekan burada özel tasarım kıyafetleri çok şık, aklınızda olsun. Bir gece hemen ileride tiyatro fuayesinde bir mekan olarak faaliyet gösteren ‘Debalie‘de yemek yedik. Benim makarnam güzeldi ama arkadaşlarımım et siparişleri sanki daha güzeldi. Bu arada Amsterdam’ın her yerinde Arjantin mutfağını yaşatan restaurantlar  var. Fiyatlar gerçekten güzel. Leidseplen’de dolaşırken kocaman camlarından Amsterdam American Hotel‘i illaki gezmem gereğini hissettim. Gerçekten de tarihi dokusu içinde epey başarılı geldi bana.

020 55 63 232 Hotel’in telefonu. Bilgi için www.edencityhotels.com da araştırma yapabilirsiniz. The Bulldog’un yan aralığında çeşit çeşit mekanda yemek çeşitlerini bulma imkanı var.

Bir diğer bölge de Leidseplen’e yakın olan Spiu adlı bölge. Bir nevi kitapçıların orta noktası gibi. Ortadan tramvay yolu ile kafelerle kesişiyor. Bizim konuşlandığımız Cafe Luxembourg No.24’te sonbaharın en belirgin özelliği sarı ağaçların altında biranızı veya kahvenizi yudumlamak güzel. cafe@luxembourg.nl  Şehrin neredeyse her binasının ön tepesinde çıkrıklar var. Bu ne anlama geliyor diye konuşurken eşya taşınma için gerekli bir obje olduğunu anlıyoruz çünkü binaların koridorları dar olduğunu için buradan halat ile cam aracılığıyla eşya içeri alınıyormuş.

Şehir adeta sanatın ön plana çıktığı bir yer heryerde etkinlikler ilgili onlarca broşürü bulabiliyorsunuz. Tabii ki sanat ön planda ama eğlence de ön planda mesela 07 Kasım’da Volkan Konak Amsterdam’da sahne alırken  28 Ocak 2011’de ABBA da şovunu sergileyecek. Kırmızı perdeli camlar olarak tabir edilen Red Light District yerde adeta bir yürüyüş akını var ve burada fotoğraf çektirmek yasak. Sex Museum ‘un karşı aralığından girdiğiniz vakit sağlı ve sollu dar caddede birçok eğlence mekanı da dikkatinizi çekmiyor değil. Bir an hangisine girelim, diye düşünüyor insan. Hediyelik eşya şehrin her yerinde var ama ya çok pahalı yada dikkat çekecek kadar ucuz. O nedenle dikkatli davranmakta yarar var. Alışveriş yaparken illa ki kredi kartı geçiyor mu diye sorulmalı. Mesela KFC’de ve Carrefour tarzı bir markette geçmiyor. Lale Soğanı almadım ama her yerde satılıyor. Hollanda birası olarak bilinen Heineken gerçek bir müzesi var. 15 Euro verip müzeyi gezerken 3 bira içme hakkınız var. Girişte hediyelik eşya da güzel. 30 Nisan kraliçenin doğum günü olduğu için özel etkinlikler oluyormuş, halk devamlı o tarihde de gelebilirsiniz, diyor. Amsterdam’a ilk ayak bastığımızda nasıl otele varıcaz diye düşünürken gözlerim bir anda Tren Danışma standındaki adama zumlandı. Arkadaşıma illaki oraya gidip soralım dedim. Adam ile almanca ve İngilizce karışımı bir dille konuşurken adının daha sonra Ercan olduğunu duyduğum görevli Türkçe cevap verince gülme krizine girdik ki sağ olsun o da bizi 40 yıldır orada yaşayan Cengiz Beye teslim etti (Yol gösterimi için). Çok şanslı bir havada karşıladı bizi Amsterdam adeta sıkıntısız keyifli bir 4 günlük turdu, hiç çalışmadan sora sora şansa gezdik hep. Bu arada hızlı tren ile 1 saatlik mesafede bulunan Rotterdam2a ışınladım. Sevgili arkadaşlarım Meral ve Serkan Yağan  ile görüşmeye onların şeker evlatları Oğulcan ve Baran’ı görmeye. Rotterdam Amsterdam’a oranla daha modern yapılara sahip çok fazla gezme imkanım olmadı ama şehrin modernliği kendini hemen gösterdi. Hemen merkezde Belediye binasına yakın Hilton otelinin yan aralığında çeşit çeşit mağazalar var. İstasyon buraya 5 dakika mesafede. Yan alan gençler için kay kay yapılsın diye hazırlanmış. Oralarda nezih bir yer olan Barclay Brasseire’de oturdum biraları gerçekten nefis. Hele hele Türkiye’de daha henüz görmediğim SWIRL dondurmaları harikulade.Ama Amsterdam’a gezi için gelecekseniz muhakkak bir süre önce ülke ile ilgili rehber kitapları alın.

İnsan demek ki bir şeyi çok dileklerle isterse oluyormuş. Yaz başında JB geleneksel partisini Beyrut’ta yapacağını ilan edince çok istemiştim oralara gitmeyi. Hatta çok değer verdiğim dostlarıma ne yapmam gerektiğini sormuştum. Olmadı neyse. Geçenlerde çok sevgili arkadaşım Tolga Erener 5 Kasım’da evleniyorum seni de Beyrut’taki düğüne bekliyorum deyince tamam geliyorum, dedim. Nasıl gitmezdim ki hem Tolga hem de Beyrut.

Perşembe akşamı 45 kişilik davetli kafilesiyle Pegasus Havayolları kanılıyla Beyrut’a uçtuk. Buraya vize gerekmiyor fakat pasaportunuzda İsrail vizesi var ise muhakkak vize almanız gerekli. Kafilede bulunan  Serdar Erener & Nil Karaibrahimgil çiftinin eski pasaportlarında İsrail vizesi olduğu için tüm kafile sıkıntılı bir saat yaşadık, ya onları ülkeye almazlarsa diye. Aklınızda bulunsun da. Ülkeye  girmeden evvel verilen forma kalacağınız otelin adresini muhakkak yazmanız şart. Konakladığımız otel Intercontinental PHOENICIA adlı çok yıldızlı bir oteldi. www.intercontinental-ic.com . 18. katta Marinaya karşı kral dairesini andıran bir odada kaldım. Puf misali bir yatakta uyanmak da ayrı bir keyif oldu. Gece otele gelince eşyaları bırakıp kendimizi adeta Beyrut sokaklarına attık. İlk durağımız Gemmayzeh’de S’EPIA adlı mekandı. Koyu gri duvarları dikdörtgen barı kırmızı önlüklü garsonları ile güzeldi. Biz yemek almadık burada ama masalar şık bir konumdaydı. Bize özel olsa gerek bayağı popüler Türkçe şarkılar çalındı. Tel. 01 577 666/ 70 705 200  Buralara kadar gelmişken sabahın saat 03.30’unda Hamra Bölgesindeki BARBAR adlı bizim Kızılkayaların masalı halini andıran yerde epey yedik. Önce humuslar ve patlıcan salatası geldi nefis ötesi idi. Ardından karışık kebaplar ve ayran sunuldu. Gece gece inanılmaz bir damak keyfi yaptık Saat 04.00 e kadar mutfağı açık. Hamra’da Benzincinin karşısı Barbar.  Tel. 017  753 330 – 744 341 

Sabah sabah şöyle bir yürüyüş tadında Beyrut sokaklarını arşınlayayım, dedim. İlk gözüme çarpan çoğu binanın halen savaş hatıraları ile yıkık dökük kaldığı, yeni binaların çok şık oluşu idi. Zaten twitter’da Nil Karaibrahimgil yazmış ‘Romantik Şantiye’ Aynen öyle, araçlar da çok şık ve kuvvetli. Askeri araçlar  yanında askerler nöbet halindeler. Mesela park halindeki tankların fotoğraflarını çektirmedi görevli askerler. Beyrut’a gelmemizin ana nedeni olan arkadaşlarımız Tolga Erener ve Perihan Ünlücan’ın nikah daveti için Türk konsolosluğuna gittik. Bu arada gelinimizin gelinliğini ünlü modacı Özgür Masur hazırlamış. Pek güzel olmuş, Masur’a o gün ’’Tevekkeli kadınlar senin çizgilerini bu yüzden beğeniyorlar,’’ dedim. Makyaj içinde ünlü makyöz Mehmet Yıldırım hazır bulundu Beyrut’ta. www.mehmetyildirim.com  Sanki çok yakın bir dostunuzun evine geliyormuş gibi ağırlandık. Büyükada’da yaşıyor gibi düşündüm bir anda Konsolosluğun balkonundan deniz öyle dalgalanıyor.

Duygusal nikah sonrası ver elini Beyrut sokakları dedik. Şehrin neredeyse her yeri tertemiz hele Downtown neden merkezi bölgesine araç ile girilmediğinden rahat ve özgürce dolaşabiliyorsunuz.Burada birbirinden değişik ve güzel mağazalar var. Restoranlar sıra sıra dizilmiş. Bizim uğradığımız Lebneniyet adlı restoranda sunulan humuslar burada da harika idi. Kebaplar yine işinin ehli bir ustadan ortaya çıkarılmıştı ama ben pek beğenmedim içli köftesini en sıkıntı olan yemek yerken üç elemanın da gözümüzün içine bakarak bizden bir şeyler istememizi beklemeleri oldu ama her şeye rağmen yemekler leziz idi. www.lebneniyet.com Maarad Street 287’de. Meşhur saat kulesine gelmeden.

Gece eğlencesi için Starco binasındaki meşhur MUSICHALL’e gittik. Buraya günler evvelinden rezervasyon yapmak gerekliymiş. Sağ olsun Tolga Hocam güzel bir yerden yerlerimizi ayarlamış. MUSICHALL’e girince kıpkırmızı bir ortamla kalıyorsunuz. Set set masalar mevcut. Biz en ön masalara oturduk grup halinde sahnede kırmızı perdeler arkasında her açılışda değişik tarzda kostümlerle saz ve vokal grubu yanında sabah saat 03.30’a kadar birbirinden farklı kimliklerde sanatçılar ile adeta büyülendik. Her ara verişlerinde DJ’i seçtiği popüler yabancı parçalar ile havalara yükseldik. Zaman nasıl geçti anlayamadım. Bir ara ‘Ada sahillerinde‘ adlı şarkımızda çaldı. Yemek olarak ilkönce bir somon tabağı sunuldu, sonrası enfes bir dana eti yanında patates finalde ise tiramusu vardı. MUSICHALL’de gerçekten çok iyi vakit geçirdik bayağı özel ve değişik geldi bana şayet gitmek istiyorsanız ta İstanbul’dan rezervasyon yaptırın. Tel. 01 36 12 36 -03 807 555 music.all@elefteriades.com

Ortadoğu’nun Paris’i olarak adlandırılan Beyrut da gece ve kültür gezmeleri yanında küçük kuru baklavaları da nefis. Downtown’da imalat hanesi ve satış yeri bulunan tatlıcı  al bohsali’nin tatlıları nefis, havaalanında bu tarz yerler var ama burası daha başarılı. www.albohsali.com. Burada para birimi olan Lübnan Lirası da 8000LL dolar olarak 5.53 dolar oluyo. Güzel bir havada gittiğimiz Beyrut’ta hayatım boyunca unutamayacağım 33 saat yaşadım. Tolga Erener & Perihan Ünlücan çiftine ömür boyu mutluluklar dilerim.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR..

  • Caner Ural | 08 Kasım 2010
+ yazılar