+ yazılar

Otobüsten rüzgâr güllerini görünce bir anda havam yerine geldi. Cama yasladığım başımda güneşin cama yansıttığı sıcaklıkla epey ısınmıştı. İstanbul’da bulamadığım o güzel havayı geçen hafta sonu Alaçatı’da
yakalamak çok güzeldi.

Mevsimini yaşayamadığımız şehirde puslu yağmurlu hava içimi sıkıntıya sokunca. İnternette sörf yaparken bulduğum Arnika Turun ‘Kentten Kaçış’ programıyla 23 Nisan’da Alaçatı’daydık ilk durak olarak.

Yaz aylarında insanların o Arnavut kaldırımlarda sürü misali yol almasına alışık olan ben sabahın 09.00’unda Alaçatı meydanını bomboş görünce içim bir hoş oldu. Böyle de güzelmiş hem de çok güzelmiş diyerek daha sezonunu açmayan Alaçatı’yı arşınladım bir anda ta Taş Otel’in oraya kadar gidip
beyazın hakim olduğu mekanların önünde bir güzel fotoğraflar çektim. Yaza oranla daha coşkulu daha iyimserdi Alaçatı. Hele hele 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında o miniklerin Alaçatı Açık Hava Tiyatrosu’ndaki merasimleri muhteşemdi. Dedim ya yaz aylarına oranla belde de hayat durmuş
ama Haziran sezonu için iddİalı bir hazırlık da göz ardı edilmiyor. Kahvaltı için beldenin meşhur pastanesi İmren’e konuşlandık. Muhteşem bir kahvaltıydı İmren Pastanesinde yediğimiz çeşit çeşit reçeller bal kaymak kızarmış ekmek yanında demli çay ve yerli domates nefisti. Fiyatı da İstanbul’a oranla
epey düşüktü.

Hep duyduğum bir yerdi Alaçatı pazarı ama yaz aylarında deniz güneş daha ön plana çıktığı için gündüz gözüyle hiç gelmemişdim Alaçatı Pazarına. Cumartesi günleri kurulan bu pazarda sebzeler meyveler sanki biblo gibi tertemiz diri ve uygun fiyata satılıyor. Yiyecekten kıyafete her şey var bu pazarda. Alaçatı durağımızın son noktası meydanda bulunan çay bahçesiydi. Keyif kahvesini 15 Eylül Kıraathanesine karşı yudumlarken Haziran ortası yeniden buluşmak üzere  ayrıldık meydandan. Beldeyi terk ederken de sörf
cenneti Çark Plajına da uğramadan olmazdı diyerek Ege suları ile Nisan ortası göz kırptık bir anda. Kumlar sıcacıktı denizde öyle ama ya çıkınca..

Alaçatı’dan içimiz cız ederek ayrıldıktan sonra turun ikinci durağı Seferihisar’ın Sığacık Limanı idi. ‘Dünya Yavaş Kentler’ birliğinin ülkemizdeki tek temsilcisi olan Seferihisar gerçekten yaşamaya değer bir belde. Surlarla çevrili Sığacık Kalesini gezdikten sonra Ortaçağ köylerini anımsatan sokakları gezdik. Dikkatimi çeken şey sokakların ve tek katlı binaların tertemiz oluşuydu. Balıkçı kasabası olan Sığacık’ın
sahilide muhteşem kenarda yediğimiz mandalinli kalburabastı tatlısı ve çayı yakın gelecekte bir daha denemek istiyorum. Zannedersem bu yıl açılan Sığacık Marinası gelecek vaat ediyor fakat koca marinada bir tek wc oluşu onun da kapalı oluşu dikkat çekici. Tok karnımızla keşfettiğimiz Sığacık Balıkçıları muhteşem öğle vakti saat 13.00 tek bir masanın dahi boş olmaması güzel.

Konaklamak için akşamüzeri vardığımız Kuşadası yolu doğa harikası bir kalitedeydi. Yol boyunca sağımda deniz solumda yeşillikler ile iç içe kaldım ama Kuşadası’na varınca tam bir taş yığını ile karşı karşıya
kaldık. İstanbul’dan kalır bir yanı yoktu yani. Allah tarafından otelimiz Atınç Otel Kuşadası’nın merkezinde ve deniz kenarında oluşu pozitifti. Tipik bir şehir oteli Atınç Otel. www.hotelatinc.com Gün batımında
kıyıdan kıyıdan dolaşırken Üsküdar Çay evinde konuşlandık. 1953’ten beri hizmet veren mekanın çayları demli personeli cana yakın fakat Kuşadası Çarşısına odaklandığımızda esnafın keyifsiz bakışları da görülmüyor değildi. Belki saat erkendi bilemiyorum, belki de hep öyle Barlar Sokağında da hayat yoktu. Kanımca nedenlerinden biri de Barların kapısında duran vasıfsız insan tiplemeleri bu insanlardan dolayı Barlar bomboş ama Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Cafe & Cafe adlı Bistro tarzı mekan gidilmeye değer.

Sabah sabah yola çıkarak Efes Antik Kentine varıyoruz bir anda hiç dinlenmeden gezip yorulmadan yeni yerler tarihi eserler gördüğümüz için ARNİKA’nın ‘KENTDEN KAÇIŞ’ projesi mükemmel. Efes Antik
Kentine giriş 20 TL Müze kartınız var ise ücretsiz, buradan da Müze kart çıkartma imkanınız var. ARNİKA turun bizim için özel olarak yönlendirdiği Turizm Rehberi Vildan Koç’un tatlı dilli anlatımıyla Efes Antik Kentini keyif ile gezdik, bilgilendik. Odeon, Kuretler Caddesini, Latrinayı, Hamamı, Agorayı, Antik Efes Tiyatrosunu ikinci kez gezmek yinede güzeldi. 100 yıldır kazılan sadece % 10’luk kısmı ortaya çıkan Efes Antik Kentinin çıkışında içtiğimiz demli çay ve hediyelik eşyacıların zenginliği görülmeye değer.

Tarihi evleri ve şaraplarıyla ünlü Şirince’ye kısa zaman diliminde vardığımızda bambaşka bir  yerle karşı karşıya kaldık. Uzun zamandır basından takip ettiğim ve gelmek istediğim bu adı gibi şirin beldede adeta
bir bayram havası vardı. Pazar günü oluşu yanında havanın sıcacık olmasıyla Şirince kalabalık bir durumdaydı. Vakitin kısıtlı olması sebebiyle ilk önce yemek olayını halletmek için Şirince’nin sırtlarında bulunan Ocakbaşı adlı mekana odaklandık. Tüm Şirince’yi görebileceğimiz masasında yöreye özel
şarabı yudumlamak iyi geldi bir anda kuş sesleri içerisinde yediğimiz zeytinyağlılar, kızartmalar yanında etli güveç ve Şevket-i Bostan yemeği mükemmeldi. Biz öğle yemeğini yerken  yan masamızda yenilen kahvaltı da gördüklerim muhteşemdi. Hele hemen ileride bulunan Japon turistlerin masası da kayda değerdi. Aile işletmesi olan Ocakbaşından çıktıktan sonra Şirince’yi şöyle güzel bir arşınladık.  Safranbolu’yu andıran evleri renkli çarşısı ve burada satılan hediyelikleri yurdumuzun  sayılı noktalarından biri. Her noktası bir başka güzel ama Şirince ye  bir daha gelecek olsam illaki hafta içi olsun, derim.

Bir anda karar vererek yola çıktığımız ARNİKA turun bu projesiyle herkesin ”Çok yorucu olmadı mı?” dediği bu kısa tur gerçekten bana ve dostlarıma biraz  enerji kattı, diyebilirim. ARNİKA turun diğer
organizasyonları için www.arnika.com.tr ı tıklamanızda yarar var.

ÇEMBERİME  TAKILANLAR

1- Leyla’nın Evi oyunuyla bu sezon tüm ödülleri kapan Ayça Varlıer yeni çıkacak olan albümündeki şarkılarıyla 06 Mayıs’ta Beyoğlu ALT’ta sahne alacak, Barınak Gönülleri Vakfı adına da 20 Mayıs’ta Moda Deniz Kulübü’nde sahne alıyor.

2- Çok güldüm çok eğlendim, İstanbul Kraliyet Tiyatrosunun ‘DENİZALTI’ oyununda. Kaçırmayın, derim.

3- Arnavutköy’de bulunan MİRA kahvaltıdan gece eğlencesine kadar muhteşem bir hizmet veriyor.

4- Şaşkınbakkal Hayal Kahvesi’nde 06 ve 20 Mayıs’ta Soull Stuff, 13 Mayıs’ta Maskott konserleri.

5- Astoria’nın girişinde bulunan Coco Clementine’de Çarşamba akşamları düzenlenen defile geceleri.

6- Yaza damgasını vuracak içki. Çapamarkanın işin ehli barmeni Öztürk Koca’nın hazırladığı Vişne & Tarçın Bellini, deneyin beğeneceksiniz.

7- Mantı, gözleme, çiğbörek ve kahvaltı için tek adres Türkbükü Hocanın Yeri Caddebostan Plaj Yolunda.

8- Ajda Pekkan’ın yakında çıkacak albümü yanında İstanbul caddelerini süsleyen fotoğrafları.

9- SORTIE’de Çarşamba akşamları düzenlenecek olan Türkçe geceleri ve Fratelli la Bufala nın speciyalleri.

10- CNN Türk’te yayınlanan Arda’nın Mutfağı adlı program.

HEPİNİZE İYİ  HAFTALAR..

  • Caner Ural | 02 Mayıs 2011
+ yazılar