Türk opera sanatçısı ve oyuncu

Seni müzikle tanıdım. Çok da iyisin. Müzik devam ediyor mu? Neler yapıyorsun?

Çok teşekkür ederim. Evet, müzik devam ediyor. Zaten yaşamımın bir parçası olduğu için o hep devam.

Oyunculuk nasıl başladı?

Oyunculuk 1985 yılında önce İstanbul büyük şehir belediyesi şehir tiyatroların da ses teknisyenliği olarak başlayıp akabinde tesadüflerle birlikte başladı. Ancak zaten konservatuara 1984 yılında girmiştim dolayısı ile hem okulda ders olarak hem de tiyatro da profesyonel olarak ikisini bir arada sürdürdüm…


Müzik ve rol yapmak arasında birbirlerine ne gibi faydalar var?

Çok büyük faydaları var. Bu yola çıkan tümümüzün iyi birer aktör ya da aktris, dansçı ya da dansör, enstrümanist olmamız gerekli. Çünkü sahne üzerinde bu meziyetler gerekli öyle bir rol gelebilir ki bir gün hepsini bir arada yapman gerekir ama sen birinde eksik kalırsan işte o zaman o çok istediğin rolü oynayamazsın. Bu da üzücü bir durum öyle değil mi? 🙂


Türkiye’de doğru castların oluşturulduğuna inanıyor musun?

Bazen evet bazen hayır. Tabi ben opera ve bale tiyatro ve sinema olarak genel bağlamda söyledim. Mesela opera için konuşursam bazen öyle yanlış castlar olabiliyor ki bu sizin kariyerinize mal olabiliyor… ama tabii yönetmenlerin kendi hayallerini yaşama geçirdiklerini düşünürsek saygı duymak gerekir herşeyden önce emek ve onun hayali olduğu için tebrik etmekten başka bir şey yapamayız… ancak son zamanlarda bu doğru cast seçimleri düzelmeye başladı.


Yeni projelerin nelerdir?

Yeni projelerim. Çok heyecanlıyım çünkü yeni bir masala başlıyorum. Tüm işlerimi ben “masal” olarak nitelendiriyorum. Çünkü o masallarda bilmediğim kişiliklere ve hatta daha önce hiç yapmamış olduğum ve asla yapamayacağım yeni meslekleri öğreniyorum. Örneğin bundan önceki masalımda terzilik yapıyordum keyifli yani. Şimdiki masalıma gelince bayağı eğlenceli bir karakter. Çok da keyifli meslektaşlarımla oynuyorum Ezgi Asaroğlu, Enise Kütük, Kazım Aşaroğlu gibi…

Onun dışında sosyal sorumluluk projelerim var. “bir ses bir nefes” katılmaktan büyük keyif ve onur aldığım bir proje Kenan Bahadır Derre ve ekibinin objektiflerinden şiddetin nasıl yansıdığını ne anlamlara geldiğini görmek oldukça keyfli ve gurur verici. Aysel gürel için yapılan ‘Ayselim’ projesinde mustafa cecelinin aranjörlüğünü yaptığı ve aşkın nur yengi nin seslendirdiği “ünzile” adlı parçada minik dostlarımla birlikte şarkı söyledim. Pek keyifti doğrusu….


Şimdi gözlerini kapasan en sevdiğin şarkıyı söyleyerek en sevdiğin yerde olsan o şarkı ne ve olmak istediğin yer neresi olur?

Bu çok zor bir soru çünkü her an değişiyor bu şarkı ve yerlerim… Örneğin şu an Vivaldi ‘Mevsimler’ ve ben bir ormanda upuzun kuyruklu ördek başı yeşili bir tuvalet ile koşuyorum deliler gibi. Sanırım bir şeylerden kurtulmaya uzaklaşmaya çalışıyorum.


Uzun süre Papatyam dizi filminde rol aldın. Uzun süren işlerde oyuncunun modu nasıl oluyor?

Başladıkları zamanki halleriyle son dönemdeki tavırları arasında ne gibi değişiklikler oluyor? Sadece kendinle ilgili değil bu konuda yaptığın gözlemleri de öğrenmek istiyorum.

“Papatyam” benim için bir okuldu. Ben o dört senelik okulumdan muhteşem birikimlerle mezun oldum. Eğitmenlerimin her biri kamera önü ve arkası muhteşemlerdi. Kendi açımdan her sete gidişim ilk kez başlıyorum modunda idi son güne kadar. Gözlemlediğim kadarı ile set ortamında birlik ve beraberlik çok öneli orası bizim en mahrem yerimiz mutfağımız dolayısı ile her anlamda huzurlu ve rahat olmamız gerekli diye düşünüyorum ve hep de öyle oluyor gözlemlediklerim…


Dizi filmlerdeki girilen bu zorlu sürecin nasıl atlatılabileceğini düşünüyorsun? Oyuncuların bu konudaki tavırları nasıl olmalı?

Reyting kaygısı maalesef çok geriyor insanı. Bu konuda arkadaşım Berna Laçin’i pek takdir ediyorum. “ben dizi oyuncusu olmayacağım artık” dedi ve o cümlesinin arkasında delikanlı gibi ayakta duruyor. Şunu da unutmamak lazım oynadığımız bu masallar suya yazı yazmak gibi bir şey. Sahnede oynamak ise bambaşka. Dolayısı ile çok fazla kendimizi kaptırmadan kamera önünde her fata bir gün konuk olduğumuz evlere fazla alışmamak lazım. Önemli olan kalıcı gerçekten kalıcı olan masallara imza atabilmek, iyi oyuncular ve yapımcılarla birlikte imza atabilmek iz bırakabilmek.

Ancak şu son zamanlarda bayağı başarılı dizilere imza atılıyor. Ama kısa zamanda yayından kaldırılıyor… onca emek boşa gidiyor. Bir de şunu düşünmek lazım seyirci 90 dakika oturup keyifle seyrediyor. Peki hiç aklına gelmiyor mu bu 90 dakika nasıl o hale geliyor hangi şartlarda, kaç insanla… Bir dizi kalktığı zaman şunu düşünün kaç kişi o dizden para kazanıp evine götürüyor çocuk okutuyor… bir de bu açıdan bakıp şu diziler seyredilse belki o zaman daha uzun sürer diziler ve hepimiz rahatlarız.

Sanatın başka hangi dallarıyla ilgileniyorsun?

Her dalıyla ilgilenmeye çalışıyorum sanatın çünkü onlarla da kendimi beslemeye çalışıyorum. Sadece gözlem yetmiyor bazen.


Keyifli geçirdiğin bir günü ne yaparak taçlandırırsın?

Hmmm güzel bir soru. Muhteşem bir yemek şöleni düzenlerim ardından mum ışığında sakin bir müzikle ılık bir banyo ve kocaman yatağımın en ortasına uzanıp kedimle birlikte uyumak…


Bir filmi en fazla kaç kere izledin ve o film hangisi?

Bu bana sorulması gereken en son soru yahu.. Arkadaşlarım çoğu zaman benimle dalga geçiyor ama ben bir filmi sekiz on kere seyrederim. Hele çok beğendiysem daha fazla… Çok öyle seyrettiğim film var örneklersem; Dört Nikah Bir Cenaze, Wanda Adında Bir Balık, Top Gun, Babam ve Oğlum, Romantik Komedi, Serseri Mayınlar, Vavien, Kramer Kramere Karşı, Argo, Sefiller, daha bir sürü var utanırım yazmayayım….


Şarkı söylemek sende nelere iyi geliyor? Keyifleyken ve hüzünlüyken neler dinler, neler söylersin?

Şarkı söylemek ben de her şeye iyi geliyor. Kendimi en ifade biçimim çünkü… Yerime, konumuma,  durumuma göre değişir şarkılarım benim…


Aşkın hangi halindesin? Aşk seni yerden yere mi çarpar yoksa sen aşka kafa mı tutarsın?

Şu an aşkın dingin mor halindeyim. Aşk zor bir iş yahu. Kavraması, yaşaması, hoyratlığı, serseriliği, çocukluğu… bir sürü durumu var aşkın zor çok zor. Ben aşkın dingin mor halindeyim…


Aşk insanı değiştirir mi yoksa aşk, insanın içinde gizli kalmış şeyleri mi çıkarıyor? Hani bazen derler ya aşk seni çok değiştirdi. O gerçekten bir değişim mi yoksa biri geliyor, bir yerine dokunuyor da zaten var olan bir şey mi çıkıyor ortaya?

Az önce de dedim ya aşk zor bir iş. Kavraması, yaşaması, hoyratlığı, serseriliği, çocukluğu… Bir sürü durumu var aşkın zor bir durum, hal. Şunu söyleyebilirim sanırım her aşkta yaşanan sonuç; ister bir insana, aslında herhangi bir yaşam gailesi olan her hangi canlı varlığa  ya da eşyaya kişiyi büyütüp geliştirip yaşam tecrübesi edindiriyor diye düşünüyorum. Bu tecrübeleri iyi ya da kötü kendinde bıraktığı her izi severek özümseyip yaşam üstündeki gerçek oyunlarımızda devam ettirmeliyiz diye düşünüyorum. Bu benim aşktan anlayışım sanırım…

Teşekkür Ederim.

Ben teşekkür ederim. Kolay gelsin. Sevgiyle..

  • Hande Yöremen 2013

Twitter: asliomag , aslıomağfunclub

Facebook: aslı omağ

İnternet sitesi: www.asliomag.net