Ferzan Özpetek, sinemamız adına çok önemli bir isim. İstanbul Kırmızısı adlı filmine de merakla gittim. Seçtiği oyuncular ilgimi çekti. İyi bir yönetmenin elinde oyunculuklarını beğenmediğim oyuncuları hep merakla izlerim.

Nejat İşler, bence Türk Sinemasının parlak ismi.. Bazı insanlar böyledir, bu adam kendi dünyasında ne yaşar, ne eder bilmem ama kesinlikle beyaz perdeye ait. O ekranda onu her gördüğümde coşkuyla kucaklamak istiyorum. Bu filmde oynadığı vakit hayatının belki de en kötü dönemlerinden birinden çıkmıştı ama bir insan nasıl bu kadar doyumsuz olur o haldeyken bile? Daha fazla görünmesini tercih ederdim ama göründüğü kadarıyla da yetindim. Kostümleri de çok yakışmıştı. Oynadığı Deniz karakteri filmin lokomotifi.. Hikâyeyi başlatan, yönlendiren ve bitiren kişi.

Mehmet Günsur, harika adam; aynı zamanda Ferzan Özpetek’in gözdelerinden biri desem yanılmış olmam sanırım. Yusuf, filmin önemli karakterlerinden biri.. Bağımlı, sadece kendine zarar veren biri.. Tabii ki detay vermem olası değil. Saçıyla bana Johnny Depp’i anımsattı. Onun da kostümleri çok başarılı bir şekilde seçilmiş. 

Halit Ergenç, filmin başrolü.. Başta belirttiğim oyunculuğunu pek de kendime yakın bulmadığım biri ama bu filmde ona yaklaştığımı hissettim. Hikâyenin merkezinde kendisi var. Neredeyse hemen hemen her karede görüyoruz. Bence Ferzan Özpetek’in sihirli elleri kendisine değmiş. Kostümleri yakışmış diyebilirim. Beni sevindiren detaylardan biri başrol oyuncusuna defile yaptırmamış olmaları.. Orhan’ın trajik bir geçmişi var. Onun için üzüleceğinizden eminim.

Tuba Büyüküstün’ün Ferzan Özpetek tarafından neden seçilmiş olduğuna dair bir fikrim yok, zira ne kadar popüler olursa olsun oyunculuk pek de becerebildiği bir şey değil. Kendisi Neval karakterine hayat vermiş. Neval, erkeklerin âşık oldukları bir kadın.. Ferzan Özpetek, kendisiyle yapılacak en doğru biçimi uygulamış kanımca, onu daha çok kartpostal gibi kullanmış.

Zerrin Tekindor’u bu filmde görmek beni sevindirdi çünkü canlandırdığı her rolde kendisini başarılı bulurdum ta ki ‘İkimizin Yerinde’de izleyene kadar.. Bugün ise Zerrin Tekindor’u yine sevdiğim gibi gördüm ve o talihsiz filmi sildim. Zerrin Tekindor, kısa bir süre görünüyor olsa da yine içinize işliyor gibi oynuyor.

Yine yönetmenin vazgeçilmezlerinden Şeref Sezer de bir sahnede yer alıyor. Yine kısa bir rolü olan Selim Bayraktar da filme renk katan isimlerden biri.. Nejat İşler’in annesini oynayan oyuncuyu da çok beğendim. 

Benim en anlamadığım oyuncu ise Ferzan Özpetek’in her filminde yer verdiği o oyuncu. Bence bütün filmleri bozuyor. Bir türlü ısınmadım, ısınamıyorum. Hani neredeyse rolü de gereksiz bile diyebilirim bu filmde..

Filmin hikâyesine gelecek olursak geçmişinde başına gelen trajik olay yüzünden İstanbul’u terk eden ve yazarlığı bırakan Orhan, ünlü yönetmen Deniz’in yazdığı kitabın editörlüğünü yapmak için Londra’dan İstanbul’a gelir. İstanbul’daki ziyareti sırasında kitapta anlatılan karakterlerle de tanışacaktır. Annesinin tabiriyle yaralı insanları tanıyan Deniz,  Orhan’ın geçmişinde yaşadığı trajik hadisenin sonuçlarını değiştirebilecek midir?

Harika İstanbul manzaraları eşliğinde çekilen bu filmde bu hikâyeyi izlerken kaybolabilirsiniz. Bir kaç günlük süreç biraz yavaş ilerliyor.  Hemen hemen tüm sanat filmlerinde olduğu gibi net bir sonuç yok. 

Sonuç olarak izlenebilecek bir film, hatta izlenmesi gereken filmlerden biri, diyebilirim.

  • Hande Yöremen 02 Mart 2017