Tiyatro Pangar’ın yeni oyunu Hedda Gabler’i 8 Şubat’ta gala akşamında Turkcell Platinum Sahnesi’nde seyrettim.
Henrik Ibsen’in yazdığı Hedda Gabler’in gerçekten de can sıkıntısının tragedyası olduğunda ben de hem fikirim.
Şahane bir dekor hazırlanmış. Çok beğendim. İlk olarak bunu söylemek isterim. Oyunculuklar da iyi, diyebilirim ama 39 Basamak’ı önce seyretmeseydim keşke. Demet Evgar’ı sevenler önce bunu sonra 39 Basamak’ı seyretsin bence..
19. yüzyılda kadının yaşam amacının erkek egemen toplum tarafından belitlenmesini ele alan bu oyunu dürüstçe söylüyorum ki ben anlamadım. Ne oyunun gidişini anladım ne de sonunu.. Bir kadın ki erkek egemen topluma başkaldırıyor ve bu süreç anlatılıyor. Ancak bu ele alış Hedda’nın parçalanmasını değil, şımarıklığını öne çıkarıyor. Bu yüzden bu oyun bana sıkıcının da ötesinde geldi. Tam da anlatılan bu diyecek olanlara şunu demek isterim. Toplumun dayattıklarını yaşayan, sıkışmış bir Hedda görmedim ben. Tam aksine asi, hatta her istediğini yapabilen bir Hedda gördüm sahnede. Bence bu karakter başka türlü ele alınmalı. O aradaki buhranlarında gerçekten acı çektiğini görmek isterim. Tabii siz yine de gidin, seyredin.
Kostümleri başarılı buldum. Oyuna cep telefonu da eklenmiş. Bence oyundaki en anlamlı karakter Merva Satılan’ın oynadığı Berte..
Oyunun takvimini @tiyatropangar hesabından takip edebilirsiniz.
- Hande Yöremen 08 Şubat 2020
Yaşamımızı anlamlı ve yaşanır kılan en önemli nedenlerden biri; bir amacın varlığıdır. Amacımızın niteliği, tartışılabilir ve hatta tümden yadırgatıcı olabilir. Bu amaca ulaşmada başımıza türlü belalar da gelebilir. Hatta yaşamımızı yitirebiliriz. Ama o korkunç ana kadar bile yaşama dürtümüzü yitirmeyiz
Eğer yaşamaya devam etmemizi sağlayacak bir amaca tutunamazsak bu sefer de “can sıkıntısı” bizi yavaş yavaş korkunç işkencelerle paramparça edebilir. İbsen’in Hedda Gabler oyununu can sıkıntısının tragedyası diye de tanımlamak mümkün. 19. y.y.’da kadının yaşam amacı, erkek egemen toplum tarafından belirlenmektedir.
Kadın ya kendine ait olmayan bu amacı kabul edip derin bir nevroza sürüklenecek ve yaşamını nevrozlar/histeri/panik ataklarla geçirecek.
Ya da kendine dayatılan tüm amaçları ret ederek toplum normlarının dışına çıkacak ve bu dışarı sürükleniş kendine yaşam alanı bırakmayan bir tragedyaya dönüşecektir.
Ve her iki halükarda da yavaş yavaş parçalanacaktır.
Peki bu travmayı aşabildik mi? İki seçeneğin de birbirinden tatsız sonundan kaçınmak için yaşam amacını seçmeyi kadına bırakabildik mi?
Ne dersiniz?
Peki ya Hedda Gabler’in çözümü?
Yazan: Henrik Ibsen
Uyarlayan: Patrick Marber
Çeviren: Beliz Güçbilmez
Yönetmen: Mehmet Birkiye
Sahne ve Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Müzik Tasarımı: Çağrı Beklen
Hareket Tasarımı: Tuğçe Ulugün Tuna
Yönetmen Yardımcısı: Efsane Odağ
Hedda: Demet Evgar
Tesman: Tuğrul Tülek
Lovborg: Osman Karakoç
Mrs. Elvsted: Yeşim Koçak
Brack: Tolga Çiftçi
Juliana: Nazan Diper
Berte: Merve Satılan
Yaş sınırı: 16 yaş ve üstü