‘Drama köprüsünü more Hasan gece mi geçtin,

Ecel şerbetini Hasan ölmeden içtin’

Meşhur türkünün dizelerini mutlaka duymuşsunuzdur. Makedonya’ da yaşadığım yıllarca türkü ve Hasan’ın hikâyesiyle ilgili birçok hikâye duymuştum. Yıllar sonra, yağmurlu nisan sabahında bu türkünün ve köprünün peşine gitmeye karar verdik ve yollara düştük. Türkü bizi güzelim ‘Drama’ya götürdü. 

Bulgaristan’ın, Rodop dağlarından çıkan ‘Netros’ ırmağının kıyısında yemyeşil bir ovada kurulu küçücük bir yerleşim yeri ‘Drama.’ Türklerin karasu, bulgurların ise Mesta ismiyle adlandırdığı ‘Netros’ ırmağının en büyük kolu Dospat nehri, dramadan başlayarak ege denizine dökülüyor. 

Şehir, Bizans döneminde ‘Draviskos’ adıyla anılmış, kale ve surlarla çevrili bölge özellikle pirinç ve pamuk ticaretiyle önemli bir ticari öneme sahip olmuştur. Drama’yı, Kavala’ya bağlayan kara yolları yapılmış, 19. Yüzyılda bir de Demir yolu döşenmiştir. Osmanlı imparatorluğu ve Bulgar krallığı arasında egemenlik mücadelesine sahne olmuş bölge, bağımsızlık ilan ederek Yunanistan’a geçmiştir.

Sokaklarını gezdiğimiz her an tarihi bir yapıyla karşılaştık. Konakların birçoğu epey iyi durumda, birçoğu ise harap durumda kaderine terkedilmiş. 18. Yüzyıldan sonra özellikle 20.yüzyılın gelmesiyle beraber mimaride ki çeşitlenme birçok yapıya yansımış. Evlerin arasına serpilmiş, Bizans sur ve kalıntıları masalsı bir siluet oluşturuyor. Şehirde ki hızlı ekonomik değişim ve gelişim birçok yönden etkilerini gösteriyor. ‘Agia Sofia’ kilisesi, Osmanlı döneminde ilave bir minare ile ‘Bey Camisi’ olarak anılmaya başlanmış ama Yunanistan’ın bağımsızlık ilanından sonra tekrar kiliseye çevrilmiş. Kasaba merkezindeki ‘Eski Cami’ de aynı akıbette ve bugün ‘Saint Nicholas’ kilisesi olarak hizmet veriyor. 

Drama merkezinde bulunan ‘Agia Varvara’ parkı yoğun bir yeşilliğe sahip, huzurlu ve sakin bir dinlenme merkezi sunuyor. 

Gelelim bizi meşhur türkünün peşinden Drama yollarına düşüren köprüye. Bahsedildiği gibi bir köprü değil bir su kemeri bu ‘Drama köprüsü’. Altından ya da yakınından geçen bir dere ya da su yok. Anlatılan öyküsü ise Kayılar kazasına bağlı ‘Debre köyünde’ yaşayan Hasan’ın kahramanlık hikâyesi. Anlatılan hikâyelerinin kimisinde komutanınla tartışıp başkaldıran bir asker, kimisinde babasının intikamını almak isteyen bir yetim oluyor ama bütün hikâyelerde ortak anlatılan zenginden alıp fakire veren bir halk kahramanı. Rivayet edilen drama girişinde ancak tek kişinin geçebileceği tahta köprüyü para verip genişlettiği. 

Kasaban ayrılıp ‘Netros ırmağı’ boyunca doğal güzellikteki ormanlık yolda ilerliyoruz ve durup gürül gürül akan nehre akıp yine Hasan’ı anıyoruz, yine türkü dudaklarımızda. 

‘Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez

Soğuktur suları bir tas içilmez 

Anadan vazgeçilir Hasan yardan geçilmez‘

Bir gün yolunuz düşerse mutlaka gidip görün derim.

  • Zeynep Çay | 21 Mart 2021
+ yazılar