Derin bir yalnızlığı sürüyor bedenim ve yorgun ayaklarım. Bir çanta dolusu ilaç ve bir kucak anı birikintisi. Ruhum, bu yorgunluğun ve birikmişliğin tortusunu nasıl atacak bilemiyorum ama bildiğim bu gece yağmur yağacakmış! Sahi, ne zaman çılgınlar gibi ıslandım delice yağan yağmurun altında? Ya siz?

Düşünün, ne zaman yeni aldığınız ceketi ve pırıl pırıl ayakkabılarınızı önemsemeden ıslandınız yağan yağmurda. Ben bu gece beklediğim sağanakta yalınayak yürümeyi planlıyorum. Düşünmeden, gelişigüzel ve önemsiz. Belki mantıksız, hatta en mantıksız olan ama bunun için güveniyorum. Bazen dağınık kalmalı bazı şeyler, insanın kafasının içi de buna dâhil. Toplumsal yargılar olmasa çırılçıplak yürümekte isterdim ama büyük ihtimal deli olduğumu düşünürlerdi. Toplum, böyledir tam olarak siz ne yaşarsınız onlar düşünmez ya akıllısınızdır ya da deli! Hangimiz tam olarak delirmedik ki? Birbirimize sevdiğimizi bile söyleyemiyoruz, kendi yarattığımızın esiri olduk, onu harcamak için ihtiyacımız olan sağlığı çoğumuz kaybettik ve geri kazanmak için yine avuç avuç onu harcıyoruz. Avuç dolusu vitamin, ilaç ve sanal bir sürü süs. Dünya parmaklarımızın ucunda zannediyoruz oysa öyle yalnızız ki.

Hiçbir şey değiliz. Birbirimize sarılamıyoruz bile sadece birbirimize değiyor ama dokunmadan yaşıyoruz. Komşu yok, arkadaş yok, sıcaklık yok. Herkes kapısı kapalı ve bireysel. Çiçekler kurutuyoruz kitap aralarımızda çünkü artık onları yetiştirecek balkonlarımız bile yok. Duymuyoruz toprağın kokusunu. Her yer taş, her yer bina. Kuşlar bizi terk etti, ateş böcekleri bizi terk etti, çocukluğumuz bizi terk etti. Oysa ne güzeldir çocukluğun bahçeleri, orası ‘henüz hiç kimsenin ölmediği krallıktır.’ Kimsenin yara almadığı, kalbin incinmediği. Ne güzeldir çocukluk, ne özeldir çocuk olabilmek ama ne yazık ki mümkün değil çocuk kalabilmek. Unuttuk çocuk kalplerimizi, raflara kaldırdık. 

Ah sevgili okuyucu, bu hafta bilmediğim gökyüzünde, bilmediğim denizde ruhum yine karardı. Geldi koca koca ve kara bulutlar. Biliyorum elbette geçer, geçecek, her zaman geçti ama ne zaman biter, ne zaman geçer orası bilinmez. 

Dedim ya, bu gece yağmur yağacakmış üstüme yağmurluk bile almadan çıkacağım sokağa, terliklerimi fırlatıp çıplak ayaklarımla basacağım su oluklarına. Dans edeceğim gücüm olursa damlalarla. Bir de Tudor’s dizisindeki kraliçe ‘Catherine Howard’ gibi olabilirsem gülebileceğim, hatta kahkaha atacağım kendime. Belki de dalgaya alacağım hayatı. Bu zamana kadar, hep alttan aldım bundan sonra üstüne çıkacağım..

Mutlu gülüşler haftası olsun kıymetli okuyucularım, derin saygılarımla.. 

  • Zeynep Çay | 15 Haziran 2021
Website | + yazılar