Gelin biraz benden konuşalım. “İnsan, kendini eleştirmeli,” diyorlar. Bu eleştiriye açık olmakla aynı şey mi? Eleştiri!!! Kime göre, neye göre. İnsan, zaten neden hep eleştirir ki? Altı ve üstü 3 günlük dünya hayatı.

Olmaz, yapamayız mutlaka buluruz. Ya bizim saçımız güzel olmamıştır ya da başkalarınınki.. Ya hayatlarımız? İskambilden ev yapmak gibi hayatlarımız ve ben bu konuda hiç başaralı değilimdir. Sizi bilmem ama ben o kâğıtların ikinci katını bile asla tamamlayamamışımdır. 

Haydi, biraz benden konuşalım. Açığımdır ben eleştirilere. Bir kalıp çikolata bitirdikten sonra, buzdolabına kilit vurmak isteyenlerdenim. Kendimi döven de, seven de benim.

Ya sen? Ya siz? Haydi, dürüst olun. Bütün elbiseleriniz üstünüzde yokken nasıl hissediyorsunuz? Statüleriniz yokken, hitaplarınız yokken. Geceleri nasıl uyuyorsunuz ya da uyuyabiliyor musunuz? Sokaklarda kediler ve köpekler aç, çocuklar ölüyor ve bir deniz gözümüzün önünde can çekişiyor ama sabah radyosunda bir şarkı ‘mony mony mony.’ Nasıl çocuklarsınız siz? 

Ben, küçükken balerin olmak isterdim. Bilmiyorum nedenini ama o beyaz, kabarık tül eteklerle havalara sıçramak eminim ki güzeldir. Ailem, istemedi. Neden mi? Çok, zayıfmışım. Komik değil mi? Balerin olmak için zaten zayıf olmak gerekmez mi? Ahhh ebeveynler, sanırım çocuklar üstündeki en büyük haksızlıklara sahip. Sonra mı? Ben, iyi bir aileye sahiptim ya da en azından bir aileye sahiptim, hâlâ sahibim ama buna sahip olamayan bir sürü talihsiz çocuk var ne yazık ki. ‘Çocukluk, yaz anıları gibidir çabuk geçer ama her zaman güzel bir gülümseme bırakır’. Sonra büyüdüm. Çocukken düşündüğüm ve olabileceğine emin olduğum şeylerin aslında asla olmayacağını fark ettim. Bu biraz sert etki yapıyor. Kimse süper kahraman değildir. Sonra süper kahramanı aramaya başlıyorsun, ahhhh en büyük yanılgı çünkü ‘süper kahraman’ diye bir şey yoktur. Bu sanırım insanlığın en büyük yanılsamalarından biri. Kimse, kimsenin kahramanı olmak zorunda değil. Kahraman olmak zorunda değilsin, birinin senin hayatına girip kahramanın olma zorunluluğu yok, otur oturduğun yerde ve hayalleri bırak. 

İşte, büyüdüğümüz nokta, gerçeklerle yüzleştiğimiz nokta. Burası biraz acı çünkü her olgunluk bir parça acıdan geçiyor. Sonra uzun düşüş ve tatlı, sulu, olgun bir meyvesin artık. 

Ey sevgili okuyucu, hayat aslında çok basit sadece onu karmaşık hale getiren biziz çünkü biz hikâyeleri severiz ve her hayat bir hikâye gibidir. Başı ve sonu olur, önce mutlu başlar ama acı şeyler barındırır. İnsanlar ağlamayı severler ve inanın ağlatmak güldürmekten kolaydır ve kozmetik sektörü akmayan rimel yapar ama kimse ağlatmayan insan olmak istemez. 

Sonuç; çocukluk biter ve büyürüz ve Teoman dinler ve deriz ki ‘Bildiğim bütün hayatlar, paramparça’. Tabi paramparça olur, iskambilden evden ne bekliyorsunuz ki, üstelik ben size bu konuda hiç de iyi olmadığımı söylemiştim. En iyisi mi….

Perde!!!!

  • Zeynep Çay | 20 Haziran 2021
Website | + yazılar