“Vehm-i hümayun” (vesvese, kuruntu) sözü tabiatıyla hoşuma gitmiyorsa da, babamı yazacak olanlardan övücü şiirler değil, tarih beklediğimden ve bu da maalesef hakikat olduğundan kabule mecburum.
IYIYIM. Abdülhamid’in oğlu
Şehzade Abid Efendi

🐯 Merhaba kitap dostlarım, bugün size İnkılap Kitabevi’nden çıkan Zülfü Livaneli’nin eşsiz kalemiyle hayat bulan ‘Kaplanın Sırtında’ kitabının yorumu ile geldim.

🐯 Kitap giriş cümlesi: Ya devlet başa ya kuzgun leşe dünyası bu. Kaplanın sırtındayken her buyruğuna uyan o büyük güce egemensin, güçlüsün, mutlusun; ne var ki sırtından indiğin anda o kaplan seni pençesine düşmüş zavallı bir gazal gibi parçalar, duraksamaz. Kaplanla birlikte yaşamanın tek koşulu onun efendisi olmaktır; ya efendisidir ya da kurban.

🐯Otuz dördüncü Osmanlı Padişahı Abdülhamid, otuz üç yıl kaldığı tahtından bir gece de indirilmiş, ailesi ile birlikte sürgüne Selanik Alatini köşküne gönderilmiştir.

Devrik padişah sürgün günlerini geçirdiği köşkte, doktor Atıf Hüseyin Bey ile yaptığı konuşmalarda kendince vicdan muhasebesi yaparken aynı zamanda öldürülme korkusuyla başa çıkmaya çalışır.Bu durum zaman zaman psikolojisini bozup sinirlerini alt üst eder.Kendi topraklarında olmasına rağmen güvende hissetmez. Doktor’a taht zamanı yaşanan olayları anlatırken aynı zamanda kendi savunmasını yapıp tarihte kötü anılmamanın yolunu çizmektedir.

🐯 Livaneli’nin güçlü kalemi ile kurgulanmış bu eserde Abdülhamid’in tahtan indirildikten sonra yaşadığı sürgün hayatı ve bu sürgün hayatı boyunca yaşadıklarını okuyoruz.

🐯 Kitabı okurken altını çizdiğim o kadar nokta oldu ki; mesela şaşkınlık içinde okuduğum Ermeniler’in öldürüldükten sonra sünnet edilmesi olayı. (Tam bir canilik😡)

🐯 Johann Strauss’un Viyana’da Abdülhamid şerefine bestelediği bir eseri varmış,ne tuhaf değil mi? Osmanlı kaç kez kuşatmaya çalışmıştı bu şehri…

🐯Osmanlı’da aşı geleneği yaygınmış. Aşıcı kadınlar çiçek hastalarının yaralarından döküntüler alıp bir ceviz kabuğu içinde biriktirip sonra bu döküntüleri çizdikleri derinin üzerine yerleştirip gül yaprakları ile kapatırlarmış.

🐯 Mehmet Akif Ersoy gibi geleneğe bağlı bir şairin padişah hakkında ağır dizeler yazıp, ona ” Kızıl Kâfir”demesi.. 🐯 İstanbul Rumları parke yaparken ahşabı kurtlar yemesin böcek doluşmasın diye zemine kömür tozu koyarlarmış. 🐯 33 yıllık bir hükümdarlıktan sonra kaplanın sırtından inme vakti gelmişti Abdülhamid için.. Kendi seçmemişti belki bu hayatı doğduğunda koymuşlardı onu kaplanın sırtına. Şöyle diyordu kitabın ilk başında; Kaplanın sırtında büyümek, herkesin gözünü kamaştıracak bir kuvvet ve kudret gösterisi, kaplan gibi muhteşem bir yaratığa egemen olma duygusu, yırtıcı hayvanın sırtındaki çelik adalelerin gergin kıpırtılarını bacaklarının altında hissetmek, herkesin korktuğu zalim bakışlı ölüm makinesinin efendisi olmanın verdiği doygunluk, ayrıcalık, üstünlük, tanrılık ama bir yandan da korku. Dönemin ruhunu ve anlayışını yansıtan bu kitabı çok severek okudum. Çeşitli kaynaklardan yararlanarak ve belgelere dayanarak yazmış Livaneli bu eseri. Bilmediğim çok detay ögrendim ve her zamanki gibi sevgili yazarımın güzel üslubu ile bir kitabını daha okudum. Tavsiyemdir.

  • Sema Yaraş Kastamonu | 06 Ekim 2023

sem_bibliosmi’yı instagram’da takip etmek için linki tıklayabilirsiniz
BİBLİOSMİA instagram bağlantısı