Berke Üzrek’in yazıp yönettiği ‘Hain’de, kendilerini özel ve dokunulmaz gören, sonsuz güç ve servet sahibi bir grup insanın özellikle erkeklerin; karmaşık ve entrikalarla dolu dünyasını anlatılıyor.
Berke Üzrek’in yazıp yönettiği ‘Hain’ filmini 11 Aralık akşamı düzenlenen galasında izledim.
Berke Üzrek, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde okuduğumuz yıllardan beri yakın arkadaşım. Onun filmini izlemek her şeyden önce beni çok mutlu etti. Fimi yönetmek konusunda bence ilk film olmasına rağmen üstelik oldukça başarılı buldum kendisini.
Filmin kadrosunda çok değerli isimler var: Haldun Dormen, Mustafa Alabora, Erkan Petekkaya, Yurdaer Okur, Engin Benli, Ali Düşenkalkar, Itır Esen..
Türk Sineması’nda çekilen birbirinden anlamsız, vasat komedi ve korku filmlerinin arasında konusuyla ve türüyle farklı olan bir film Hain.
Filmin konusuna gelince:
Hain, teşkilatın en yetenekli ajanlarından birinin mücadelesini konu ediyor. Vatansever bir istihbarat memuru, teşkilatın içine sızan bir örgütün izini sürmekle görevlendirilir. Görevini başarıyla yerine getirebilmek için çalışan ajan, uluslararası “gizli örgütün” içine sızmayı başarır.
Berke Üzrek, filmde önemli isimlerin rol almasına ilişkin de “Kendim oyuncu olduğum için aslında işin ham maddesinin oyuncular olduğunu çok iyi biliyorum. Doğal olarak riski azaltmak adına bu kadar çok usta oyuncuya teklif götürdüm. Sonuçta biz filmi oyuncuyu teslim ediyoruz. Aslında bana göre bütün oyuncular kendi içinde bir yazar. Yani iyi bir oyuncu, iyi de bir yazardır. O kendi alt metnini kuracak vesaire vesaire. Konuşulmayan tarafla ilgili oyuncuların getirdikleri bir o kadar malzeme vardı ki, doğal olarak benim işim bir tık daha kolay oldu,” değerlendirmesini yapmış.
Filmle ilgili yazımı yazarken Berke’nin verdiği röportajlardan birinde yukarıdaki bölüme rastladım. İşte tam bu noktadan çıkışla yazmak istediklerimi yazmaya başlayabilirim. İşin hammaddesi SENARYO’dur. Öncelikli olarak iyi bir senaryo gerekir. İyi bir senaryonun içine edebilirsiniz ama kötü bir senaryo ne yaparsanız yapın asla işe yaramaz. En iyi oyuncular da oynasa, en iyi yönetmen çekse de, en iyi ekip çalışsa da işe yaramaz.
Senaryoyu yeterli bulmadım ama hikâyesi çok güçlü. Zaten bana göre sorun burada, hikâyesini tam olarak anlatamadığını düşünüyorum. Asıl sorun ise filmin basın bültenleriyle ilgili. Film için yıldızlarla dolu diye yazılınca tabii ki yerini bulmakta güçlük çekiyor. Halbuki filmin bir üçleme olduğu belirtilmeliydi. Bu önemli ayrıntıyı bildiğiniz zaman bu ilk filmin konuya giriş olduğunu bilip öyle izlediğinizde filmi kavrayabiliyorsunuz.
Ben size biraz anlatayım. Senaryoda üç katman var.
Filmi izlediğinizde içinde pek çok işaret göreceksiniz. 11 Eylül örneğin. Bunun üzerine bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Tabii ki meraklıysanız.. Filmde bir sahne dikkatinizi çekecektir. Gazetedeki tarih 11 Eylül. 12 Eylül 1980 darbesinden bir gün önce. 11 Eylül günü kadın karakterimizin babası ve annesi öldürülüyorlar. Babanın bu darbedeki etkisi ne olacaktı ki, ortadan kaldırıldı? Bu sorunun cevabını filmin devamında göreceğiz.
Diğer bir katman robot hizmetkârlar.. bu hizmetkârlar neyi temsil ediyor. Filmde hizmetkârlar neden ortadan kaldırılıyor? Hikâyenin devamında bu soruların da cevaplarını alacağız.
Üçüncü katman ise bugün yaşadıklarımız.. Seri tamamlandığı zaman ortaya bir bütün çıkacak.
Hain filminin senaryosunu biraz zayıf bulduğumu söylemiştim. Filmin sonu ucu açık açık bırakılabilir ama bu film tam olarak bunu anlayamıyorsunuz. Karakter analizleri yeterli yapılmamış, karakterlerin derinliği yok.
Film hızlı bir giriş yapıyor. Tipik ajan filmleri gibi; ana karakterimizi başarılı bir plan içinde tanıyoruz ve yeni görev geliyor. İşte bun andan sonrası muallak. Bir örgüt var, bu örgütü yok etmek isteyen birileri var. Örgüttekileri içlerinde bir ‘Hain’ olduğuna ikna etmek gerekiyor. Acaba örgütün içinde gerçekten bir ‘Hain’ mi var? Böyle bakınca hikâye kesinlikle bir film olabilecek bir hikâye.
Ben şimdi birkaç başlık yazayım, hepsini şimdilik yazmayacağım. Filmi izlemek isteyenler için sürprizi kaçmasın. Ajan rolündeki kızımız ki oyunculuğunu şimdi yerden yere vurmayalım, her şey bu karakter için çok kolay oluyor. Nasıl oluyor da böyle bir örgütün (inanılmaz güvenlik sistemleri var, tuvalete bile parmak iziyle girilebiliyor) içine bu kadar kolay sızıp ölüm saçıyor, nifak tohumları ekebiliyor?
Bakın şunu belirtmeliyim; bir durum ya da önerme diyebiliriz (senaryo, oyun, hikâye, roman, deneme vs.) tasarlarsınız ve bu önermenizi ispatlamaya çalışırsınız. Yazdığınız sonuca ulaşırken bunu tutarsızca yaparsanız izleyiciyi ikna edemezsiniz. Burada da anlatılmak istenen bir hikâye var, hatta günümüzde tutabilecek bir hikâye ama senaryo matematiği başkadır.
Filmin müziklerinde bence sıkıntı var. Filmi izlerken sürekli sanki bir dizi film izliyor gibiydim. Sürekli müzik çalıyordu ve hep tema müzikler. Hani bölüm uzatmak için müzikle beraber oyuncular ağır hareket eder ve sürekli müzik çalar ya işte müzikle ilgili durum buydu. Filmin akışında ise olması gerekenden daha hızlı akıyordu ama aksiyon olduğu için değil.
Taşlansam da şunu da yazmadan geçemeyeceğim Haldun Dormen’in konuşmalarını, ne dediğini pek anlayamadım, anladıklarımı da çok zor anladım.
Film yapmak, bu alanda hayâllerini gerçekleştirmek çok zor. Piyasada pek çok köşe başlarını tutmuş isimler, çalıntı veya alıntı senaryolarla iş yapan insanların arasında film yapmak gerçekten zor.
Berke Üzrek’i bu sebeple tebrik ediyorum. Çok daha iyi işler yapacağına inanıyorum, hatta biliyorum.
Film, 13 Aralık’ta vizyona giriyor.
Hande Yöremen Gür 12 Aralık 2024
Vizyon tarihi: 13 Aralık 2024 | 2s 25dk | Aksiyon
Yönetmen, senarist: Berke Üzrek |
Oyuncular: Haldun Dormen, Mustafa Alabora, Erkan Petekkaya, Yurdaer Okur, Itır Esen, Engin Benli, Ali Düşenkalkar, Meltem Beydilli, Zeynep Şarlıgil, Ümit Çırak, Elif Bilgetekin