‘’Bize o balkonda hiç yer yoktu, annem minnacık iki çocuğunu oraya sığdıramadı.’’

ESTA, No Yapım’ın Küçük Balkon’unu 1 Şubat günü Alan Kadıköy’de seyrettim. Ani bir gidiş olduğu için oyun hakkında pek bir bilgim yoktu. Oyun başladığı andan itibaren oyunun seyredilesi olduğunu anlıyorsunuz.

Can Kılcıoğlu’nun yazıp yönettiği oyunda Vildan Atasever, Nazlı Senem Ünal, Deniz Karaoğlu birlikte oynuyorlar.

Ben dördüncü oynanışında seyretmişim. İnanın 40. oynanışı deseler, inanırdım.

Oyun bir flört hikâyesiyle, hani şu artık günümüzde uygulama ile kendilerine cinsellik yaşabilecekleri eş arayanların kullandığı uygulamalardan birinde eşleşen iki kişi ile başlıyor. Oyun acaba nereye doğru gidecek derken Nehir’in ablasının sahneye girmesiyle mevzu tamamen değişiyor.

Her şey o kadar gerçekti ki.. O 3 karakter de, bütün kurulan o cümleler ve yaşanan olaylar.. Sizi mutlaka bir yerinden yakalıyor. Hele ki kardeşiniz varsa oyunda ele alınan durumları ya da benzerlerini mutlaka yaşamış oluyorsunuz ya da bilin büyük ihtimalle yaşayacaksınız. Oyunun sonrasında yönetmene, “Kardeşiniz var mı?” diye sordum. Bir ablası varmış. Kardeşler ve ebeveynleri arasındaki bu durumlar nedense pek değişmiyor.

Oyunun konusunu anlatmak istemediğim için yazmak istediklerimi de tam olarak yazamıyorum. Çok da ipucu vermeden bazı noktaların üzerinden geçeyim. Bu aile meselesi dışında çok iyi bir şekilde anlatılan bir durum daha var oyunda. Vicdan, suçluluk duyduları.. Suçluluk duyan insanların neden saldırgan olduklarının iyi bir örneği bu oyun. Hatta şöyle diyebiliriz; saldırgan insanlar genelde kendilerinin suçlu olduğunu biliyorlar ama bunun bilinmemesi için kavgalara giriyorlar. Tabii ki kendilerini çok iyi sakladıklarını düşünen bu insanların büyük bir yanılgısı da var. Birileri görüyor gerçeği ve /veya bir gün bir şekilde ortaya çıkıyor gerçek.

Oyun tek perde, 80 dakika sürüyor. Bir an bile boşa düşmüyorsunuz. Her anı dolu ve oyun sizi sanki avucunun içinde tutuyor. Hikâye sıradan bir hikâye ama oyunun yazarı o kadar ustalıkla yazmış ki işte o zaman bir kere daha kendimi onaylıyorum. Öz tamam ama biçim çok daha önemli. Oyunda sanki 3’lü bir top oyunu var. Her bu pası karşılayamaz dediğinizde top bir başkasına gidiyor ve sürekli yeni kapı açılıyor. Ne olacağını hadi diyelim ki bilseniz bile görmek istiyorsunuz.

Vildan Atasever’in sıcak bir yanı var. Onu biraz hep tutuk bulurum, sanki oynarken birden duracakmış, sanki sıkılınca bırakacakmış izlenimi verirdi bana ama bu oyunla birlikte fikrim değişti. Belki de bu rol onun için yazıldı, bilmiyorum. O rolü ona o kadar çok yakıştırdım ki Hatta o ablayı gerçekten o zannettim.

Kız kardeşi oynayan Nazlı Senem Ünal’ı sadece ‘Menajerim Olur musun?’da izlemiştim. Huysuz, şımarık, bencil kız kardeş rolünü çok da iyi becermiş. Onun da o kız kardeş olduğuna ben ikna oldum.

Gelelim Deniz Karaoğlu’na.. Uzun zamandır hiç daha önce görmediğim insanlar içinde beni oyunculuğu ile bu kadar keyiflendiren başka biri olmamıştı. Kendisini ilk defa gördüm ve sanırım bundan sonra yaptığı işleri takip edeceğim. Oyunculukta timing- zamanlama denilen bir durum vardır, (oyunculukta- dramatik etki yaratmak için konuşma ve hareket temposunu ayarlama eylemi), Deniz Karaoğlu, bunu sanki dünyanın en basit işi gibi yapıyor. Sahneye girdiği andan çıktığı ana kadar bir an bile sekmedi bu.

Her üç oyuncu ve oyunun yazarıyla oyundan sonra tanıştık. Onlara da sahneden gördüğüm her şeye ikna olduğumu söyledim.

Dekor güzeldi, oyuna hizmet ediyordu. Kostümler de karakterlere uygun seçilmişti. Sadece belki şu olabilir. Saç boyama ile ilgili bir sahne var. Ablasının uzun süredir saçlarını boyamadığını fark eden kız kardeş ablasının saçlarını boyuyor ama tabii tam olarak sahne gerçeği yansıtmıyor; saç öyle boyanmaz çünkü. Zaten saç boyama işi de yarım saat sürmez. O sahne, saç bakımı yapmak ile değiştirilebilir. Anlam olarak hiçbir değişime sebep de olmaz.

Oyunda iki kardeşin bir nevi hesaplaşmasını seyredeceksiniz. Annelerine farklı iki pencereden bakan iki kız kardeşi seyrederken, bir de yanlarında o gün tanıdıkları bir erkek var, sürekli aslında haklı olanın yer değiştirdiğini göreceksiniz. Herkes kendi açısından haklı çünkü. Özellikle ebeveyn ile ilişkilerde kardeşler hep diğer kardeşin kayırıldığını düşünür mesela. Halbuki bir oturup konuşabilseler, kavga etmek yerinde aslında ne hissettiklerini söylerseler ne kadar da farklı olur her şey..

Bence bu oyunu seyredilecekler listenize alın. Aslında o kadar acıklı bir takım mevzular var ki ama bir o kadar da müthiş bir mizahi dille yazılmış ve çok da iyi oynayan 3 oyuncu var. Oyunu seyredin ve kendi ailenizi düşünün. Hatta belki size de küçük bir balkonun kapısı açılır. Oyunun sonunda zaten bu iki kardeşin, annelerinin minnacık iki çocuğunu sığdıramadığı o balkonun ne olduğunu anladıklarını görüyoruz. Herkes anlamalı o küçük balkonu.. Herkesin bir arka bahçesi olmalı çünkü..

Oyun hakkında bilgi almak için: kucukbalkonoyun

KÜÇÜK BALKON
‘Küçük Balkon’, özdeşleştiğimiz karakterin sürekli değiştiği, sert ama çocuksu, psikanalitik bir yolculuk.
Tür: Dram, komedi
Süre: 80 dakika
Yazar: Can KILCIOĞLU
Yönetmen: Can KILCIOĞLU
Oyuncular: Vildan ATASEVER, Nazlı Senem ÜNAL, Deniz KARAOĞLU
Dekor Tasarımı: Berfin TAŞ
Müzik: Sevda Deniz KARALİ & Miray KURTULUŞ
Işık Tasarımı: Utku KARA
Kostüm Tasarımı: Berfin TAŞ & Selin DAĞLIOĞLU
Teaser Görüntü Yönetmeni ve Afiş Fotoğrafı: Oğuz KUŞÇU
Teaser Yardımcı Oyuncular: Pera ATA, Duru ÖZÇAKIR
Sahne Amiri: Atakan UYANIK
Yardımcı Yönetmen: Berfin TAŞ
Reji Asistanı: Selin DAĞLIOĞLU
Afiş Tasarımı: Sıla SERT
Cast Direktörü: Erengül ÖZTÜRK
Yapımcı: ESTA, No Yapım

VsaHne Hande Yöremen Gür
Küçük Balkon | Esta Atölye + No Yapım