Davetsiz bir misafir, yıllardır açılmamış bir sandık, bir yüzleşme..

Herkes haklıysa kim suçlu? Herkes suçluysa kim haklı?

Bakırköy HOP’ta, 5 Şubat akşamı ‘Bir Varmış Hiç Yokmuş’u seyrettim. Yirmiotuz’un yapımı olan oyunu Eda Akel yazmış, Tuğçe Tanış yönetmiş. Kardelen Hacıoğlu ve Serap Üsküplü’nün oynadıkları oyun tek perde ve bir saat kadar sürüyor.

Peş peşe seyrettiğim iki oyun Küçük Balkon ve Bir Varmış Hiç Yokmuş’un temaları aynıydı. İki kız kardeşin hesaplaşmaları.. Aynı konuyu farklı yazarlar hem benzer hem farklı yazıyor doğal olarak..

Bir Varmış Hiç Yokmuş, hayatı belli ki pek de yolunda gitmeyen Suna’nın evine akşam vakti davetsiz bir misafirin gelmesiyle başlıyor. Bir süre sonra anlıyoruz ki bu davetsiz misafir İzmir’den gelen abla Sevda.. Babalarını yakın bir zaman önce kaybetmiş bu iki kız kardeş tıpki bir boks ringinde gibiler.. Ancak taraflardan biri saldırgan diğeri dövüşmeye istekli değil.

Tekstte çok bir sorun yoktu, belki de arada bir yerde Suna’ya gelen telefon biraz daha anlamlı kılınabilir, altı biraz daha çizilebilirdi.

Dekor yeterliydi, oyuna hizmet ediyordu. Aksesuarlar iyi seçilmişti.

Oyuncuların arasında ise bir fark gördüm ben. Serap Üsküplü benim de sevdiğim tarzda oynuyordu, sade, minimalist ve duyguları tam olarak aktaran bir oyunculuk. Kardelen Hacıoğlu ise büyük oyunculuğu tercih etmiş gibi görünse de aslında biraz fazla göstererek oynuyordu. Bu da bana onu seyrederken mimik ve jestlere gereğinden fazla sığındığını hissettirdi. Dolayısıyla bu iki oyuncu arasında ritim tutmadığını düşündüm. Hikâye bizi adım adım sona götürürken, gerilimin de aynı şekilde artmasını isterdim. Öyle ki ortak sırlarını öğrendiğimizde sahnede bir patlama olsun. Bizi yerimize mıhlasınlar. Tekst buna imkân veriyor. Ben bu oyunu farklı bir şekilde yönetirdim.

Şu da tercih edilebilirdi. İki gerilim dolu insan farklı derecelerde bunu yansıtabilirdi elbet ama iniş ve çıkışların yine de olması gerekirdi. Tıpkı dans etmek gibi.. Bu iki oyuncu bize hikâyelerini anlatırken çarpıcı sırlarıyla bizi darmadağın edebilirler.

Her aile hikâyesinde olduğu gibi evden uzaklaşan bir kardeş ve evde kalan bir kardeş var bu oyunda da.. Evden giden gittiği için suçlanırken, evde kalan da suçlanır hep.. Günün sonunda hesaplaşma bir şekilde olur ki umarım herkes bu hesaplaşmayı yapar. Bence geç kalmadan, kayıplar yaşanmadan önce uzlaşmak çok önemli. Bu oyunda da şunu görüyoruz ki yaralar ne kadar derin ve iyileşmemişse kişi ya aşırı saldırgan ya da aşırı içe kapanık oluyor. Teksti bu anlamda başarılı buldum.

Oyun hakkında bilgi almak için: birvarmishicyokmus

BİR VARMIŞ HİÇ YOKMUŞ
Şimdi sen, o rüzgârlarla üşüyüp bu masalla uyanacaksın.
O akşam, dışarı çıkmak üzere hazırlanmakta olan Suna’ nın kapısı beklenmedik bir misafir tarafından çalınır. Gelen, babalarının cenazesi dışında yıllardır neredeyse hiç görüşmemiş olduğu ablası Sevda’ dır.
Suna, yıllar sonra neden o eve geldiğinin cevabını bir türlü alamaz Sevda’ dan.
Sevda’ nın çantasında hediyeler, sırlar, anılar ve kapanmamış hesaplar vardır.
Zaman ilerledikçe konular derinleşir; çocukluk anıları, aile içindeki ilişkileri, hayalleri…
Sevda’ nın çantasında getirdikleri, gecenin seyrini bir noktada değiştirir. İki kardeşin sözünü dahi etmediği mesele sonunda ortaya dökülür. Gerçekler, dev bir kaya gibi odanın ortasına düşer. 

Herkes haklıysa kim suçlu?
Herkes suçluysa kim haklı?

Daha önce hiç anlatılmamış bir masal
Tekinsiz ama tanıdık…

“Bir varmış bir yokmuş,
Bir varmış pek çokmuş
Bir Varmış Hiç Yokmuş”

KÜNYE
Yazan: Eda Akel
Yöneten: Tuğçe Tanış
Oyuncular: Kardelen Hacıoğlu, Serap Üsküplü
Yardımcı Yönetmen: Erkan Akbulut
Reji Asistanları: Yusuf Sarıgöz, İrem Hergün
Sahne Tasarımı: Cansu Akfidan Metin
Işık Tasarım: Erkan Akbulut
Teaser: Cüneyt Işık
Fotoğraf: Yener Öztürk
Afiş Tasarım: Tunahan Pekdemir

Süre: 55 dak

Yapım: Yirmiotuz