
“Seni de herkes gibi unutacağım. Bir gün..“
İngiliz yazar Joe White’ın Blackout Songs adlı bu oyununu Melisa Kesmez çevirmiş. Oyunu 26 Şubat akşamı, Caddebostan Kültür Merkezi’nde seyrettim.
Oyunun tekstini çok beğendim. Oyundaki karakterlerin simgeledikleri kişileri tanıdığım için hikâye ilgi çekici zaten. Bir de üstüne çok iyi yazılmış. İyi bir yönetmenin ve oyuncuların elinde oyun şahane bir eser olur.
Yönetmen Tuğrul Tülek, hatta bu oyundan bir önceki akşam yine kendisinin yönettiği ‘Kutsal’ oyununu seyretmiştim. Rejisine bayılmıştım. Bu oyunu seyrederken bunu düşündüm. Bana bu düşünme anlarını bırakmalarının sebebi sık sık oyundan kopmam oldu.
Derya Artemel’i ekrandan biliyorum. Üstelik çok da başarılı bir şekilde kalkmış rolünün altından. Yazımı yazmadan önce araştırmalarımı yaptım her zamanki gibi. Konservatuarlı ve yetenekli, rolü de bence çok iyi anlamış ve çıkarmış. Hayatın içinde böyle kadınlar gördüm daha önce. Tam da onlar gibiydi. Dibe batan, sanki bunu çok seviyormuş gibi davranan, çıkış yolu bulamayan, çıkışı bilse de çıkmak istemeyen, beraberinde de kimsenin çıkmasını istemeyen kadınlar, insanlar..
Diğer oyuncuya baktım: Orçun Soytürk, çok sempatik biri. İyi de oynadığını söyleyebilirim ama bir sıkıntı var. Aralarındaki yaş farkı? Hayır, kesinlikle bu değil; karakterler zaten öyle. Orçun Soytürk, oyunculuk kariyerinde eğitimi önemsemiş, bu çok belli. Kostümlerde bir uygunsuzluk var mı? Hayır, yok. Evet, zaten sanırım özellikle hakkındakileri okuduktan sonra bunun daha da dikkat çekici olduğunu düşündüm; diksiyon problemi var. Bu kadar eğitim gören, tiyatroya gönül vermiş birinin bence acilen ‘s’, ‘z’ seslerini doğru çıkarması ve dudak tembelliğinden kurtulması gerekiyor.
Diksiyon & Fonetik benim için çok önemli. Sevgili hocam Sönmez Atasoy’u saygıyla anıyorum. Onun sayesinde tabii ki ben de en iyisi değilim ama çok şey öğrendim bu konuda ondan. Diksiyon sorunu beni filmlerden, oyunlardan, sunumlardan, müzikten koparabiliyor.
Oyundaki tek sıkıntı bu olmazdı. Sadece bir diksiyon sorunu ile oyunun bu kadar içine girip dışına çıkmış olamam. Bulmaya çalışıyorum aksaklığı.
“İki kuralım var benim: Tek kal. Duble iç.”
Oyun pek çok zaman diliminde geçiyor. Dekorsuzluk bu oyuna çok uygun. Yurt dışı versiyonları da bu şekilde oynanmış. Kendimi sürekli sahnedeki sandalyeleri sayarken buldum. Durup durup o sandalyeleri saydım. Hemen hemen her zaman diliminde yerleri değişen 8 sandalye. Vasat, sıradan, her yerde bulunabilecek 8 sandalye..
Peki bunu da görmezden gelemez miydim? Belki gelebilirdim. Eğer ki aksesuarlar kullanılsaydı. Neden bunu söylüyorum? Kıyafetlerini âna göre değiştiriyor oyuncular. Kimi zaman montunu çıkarıyor, giyiyor; paltosunu çıkarıyor giyiyor. Erkek oyuncunun kullandığı bir boyunluk var ama bu kadar. Ne yapılabilirdi? Cevabı bulmaya çalışıyorum.
Oyun hatırlamak üzerine yazılmış. ‘Hatıralarımızı kaybedersek, duygularımız da kaybolur mu, yoksa içimizde var olmaya devam ederler mi diye?” soruyor. Tekst gerçekten çok iyi yazılmış.
Bu soruyu adsız alkolikler toplantısında tanışan bir çift üzerinden cevaplamaya çalışmak çok doğru bir seçim olmuş. Bir de seneler önce okuduğum Erich Maria Remarque’nin ‘Ölesiye Yaşamak’ adlı kitabındaki gibi akıl hastalığı da seçilebilir.
Zaman, mekân birliği olmadan bir çiftin karanlık, manipülatif hikâyesini anlatıyor oyun. Her ikisi de birbirine zarar veriyor. Âşık olduklarını düşünüyorlar ama tabii bunu psikolojik olarak değerlendirmeye kalkışırsak aslında âşık değiller, bağımlı iki insan onlar. Bağımlı olduklarını bilip iyileşemeyen, herhangi biri iyileşme yoluna girse diğerinin (bu oyunda kadın karakterin) engel olduğu bir hikâye onlarınki.. Günümüzde en çok kullanılan haliyle ‘toksik bir ilişki’nin kahramanı onlar.. Birbirlerinin derin kuyusu olan iki insan..
Oyun oynanırken düşündüm, oyunu seyrettikten sonraki günlerde de düşündüm. Bu tekst nasıl sahneye konabilir diye? İsterse bütün dünya o sandalyelerle oynasın ben atardım o sandalyeleri.. Birbirinin içine geçmiş tüm o zamanları başka bir şekilde anlatmaya çalışırdım. Genelde bunun için ışık ve müzik çok yardımcı oluyor, aynı şekilde sinema perdesi de.. Tabii ki aklımdan geçen birçok reji var ama meslek icabı bunları burada yazamam. Sadece yapılmışlardan örnekler verebilirim.
Oyun tek perde, 95 dakika sürüyor. Dekor konusu ki beni ne yazık ki oyundan kopardı, diksiyon sorunu, reji bir araya gelince zaman biraz yavaş aktı. Oyun çok güzel ama sahnedeki aksaklıkların bana göre giderilmesi gerekiyor ve bunlar halledilebilecek sorunlar.
- Hande Yöremen Gür | 03 Mart 2025
Oyun hakkında bilgi: tiyatrogarlik
KARANLIK ŞARKILAR
Karanlık Şarkılar hatırlamak üzerine bir oyun.
Hatıralarımızı kaybedersek duygularımız da kaybolur mu? Yoksa içimizde var olmaya devam ederler mi?
Adsız Alkolikler toplantısında tesadüfen karşılaşan iki hassas ruhun hikayesini sevgi, bağımlılık ve hafıza etrafında cesurca ören Karanlık Şarkılar, bağımlılığın yıkıcı etkileriyle sürekli sınanan derin ve tutkulu bir aşkı anlatıyor.Künye
Yazan: Joe White
Çeviren: Melisa Kesmez
Yöneten: Tuğrul Tülek
Oyuncular: Derya Artemel, Orçun Soytürk
Işık Tasarım: İsmail Sağır
Ses / Müzik Tasarım: Ömer Sarıgedik
Görsel İletişim ve Afiş Tasarımı: Merve Aykun
Oyun Fotoğrafları: Murat Dürüm
Reji Asistanı: Tuğbanaz Avcı
Proje Ekibi: Kübra Aydın, Pelin Su Sökün, Gamze Alver
Yapım: Tiyatro Garlik