
Bazen sirenler çalar içinizde. Acile kaldırılmayı bekleyen çocuk size acıklı gözlerle bakar içinizden. Ne çalınacak bir kapı ne aranacak biri gelir aklınıza. Öyle yapayalnız hissedersiniz ki kendinizi.. Üşüyüverirsiniz.
Kimseye anlatamayacağınızı zannettiğiniz acı kaynağı bir bıçak gibi saplanıverir sol yanınıza. Aslında başka hiç kimseyi acıtmayacak bir gerçek boğazınıza tüm saltanatıyla oturuverir. Herkes yabancı, uzak ve hatta sizi anlamayacak olan düşman köşelerdir. Yenilmişsinizdir. Kuytunuzda çaresizce beklersiniz ve meydan okursunuz tüm insanlara..
Sağır ve körsünüzdür. Başkalarının acıları sizinkinden büyük olmaz. Yanlışlardır bu hikâyenizde zaten. Gözünüze sokulup dursa da ilk yardım sözleri, hareketleri ne yana dönseniz batarlar. Hatta acınızla meydan okursunuz. Sizi nasıl anlayabilirler!
Birkaç gün öncesinde yüzünüze döktüğünüz az gözyaşınıza tanık olan biri gelir ve avucunuza bir kâğıt bırakıverir. Yazmış olduğu bir satırlık cümleye hayatını gömmüştür. Bir anda sırdaşı oluverirsiniz onun ve artık acınızın, o dünyayı yakacak sandığınız acınızın hiçbir hükmü kalmamıştır.
Siz darbeyi yediğinizde duran zaman bu sefer hakikaten duruverir. Onun yerine kendinizi koymayı bile düşünemezsiniz. Başınızı eğersiniz çünkü o güne dek döktüğünüz gözyaşınız o acının karşısında hiçtir.
Gülümsemeyi unutmayın. Hayat herkes için zor. Allah dağına göre kar veriyor, bu doğru ama yaşıyorsak bitmemiş bir ömrün içindeyiz. Bayramı geçirdik. Kimilerimiz belki mezar ziyaretinde geçirdi bu zamanın bir kısmını. Ağladı da hatta.. Hayat kendi panzehirini beraberinde sunuyor bize. O kadar görkemli veriyor ki kendini bize. Ne kadar lanet etsek de bir şeyler eksilirken bizden yine yeniden ekleniveriyor bir şeyler..
Ortada olan bir şey var: Bazen çok sıkıştığımızda biri çıksın da öyle bir şey yapsın ya da söylesin ki hayatın acısını azaltsın isteriz. Öyle bir şey olmadığını gördüm, yaşadım. Belki yüzlerce kere de tanık oldum. Kimsede öyle bir sihir yok.
Aslında belki de mucizelere inanmak gerekiyor. Kim bilir biri çıkıverir ve serper siHirli tozlarını. O an Hayat rengini değiştiriverir. Engin bir denize girip arınmalı tüm yaslı gecelerden. Başını sevdaya gömüp mışıl mışıl uyuyabilmeli.
Birilerini mutlu etmeye çalışırken aslında kendimizi ve gerçekte sevdiğimiz kişi ya da kişileri mutsuz etmeye kaçınmaktan başlayarak devam edebiliriz. Böylesi en iyisi ve sağlıklısı gibi geliyor bana çünkü birilerinin canı mutlaka yanacak.
Başkasını mutlu etmek kendimiz mutsuzken pek de keyifli değil. Ömrümüz boyunca ödeyemeyeceğimiz bir acının altına kendimizi koymaktan başka bir şey değil bu.
İşte bu yüzden bir kaybettiklerimiz sol yanımıza saplanıverir. O zamanlarda artık o gideni getirebilecek ne bir yol ne bir vaat ne de bedel kalır. Acımızdan tepinirken illa bir başka acılı yüreğin sizi uyandırmasını beklemeyin. Hayatınızda var olanlara sahip çıkın. Onlara verdiğiniz değeri gösterin. Sevdikleriniz için ışığınızdan vazgeçin çünkü karanlığınızdan çıkmanızı yine bu paylaşımlar sağlayacak.
Belki bekle dediğiniz kişi sizi ömrünce bekler. Yerinize kimseyi koymadan hayata karşı mücadele eder ama ne olursa olsun yorulmaz mı, örselenmez mi sanıyorsunuz.
Sevdiğiniz insanın yüreğini kimsenin kanatmasına izin vermeyin. Eğer onun canını yakan sizseniz vazgeçin ama şu da olsun, ama bu da olsun demekten. Vaktinizi kısıtlı. En kralınızın dünya üzerinde 90 sene zamanı var. Onunla geçirebileceğiniz zaman hele ki 30larınızı aştıysanız topu topu belki 20 sene. Kimsenin keyfini beklemeye değmez mutluluğunuzu yaşamak için..
Bir şey yapın. Ne yaparsanız yapın ama kendiniz ve sevdiğiniz için yapın..
- Hande Yöremen 08 Mart 2007